Kahraman TV
2020-12-16 14:45:39

BUĞDAY

İdris SAİD

hasan.ciftcioglu@outlook.com 16 Aralık 2020, 14:45

"Bu film ülkesine sadık tüm emekçilerin; buğday tarlasında başlayıp buğday tarlasında sona eren hikâyesidir.

Buğday filmi yönetmenliğini Semih KAPLANOĞLU’nun yaptığı, yapımı beş yıl süren yerli yabancı ortaklığı olan bir filmdir. Galası Beştepe’de yapılan bu film derin içeriğiyle 2017 yılında fikir camiasında sabırsızlıkla beklenilen bir filmdi. Buğday; Semih Kaptanoğlu'nun yumurta-süt-bal üçlemesinden (Yusuf guzellemesi) sonra sinemaya taşıdığı derin içerikli bilim kurgu filmidir.

Filmin başından sonuna kadar hissettirmeden siyah beyaz oluşu akla şu diyaloğu getiriyor.

- Hayattan rengi çıkar geriye ne color ki?

- Tek hakikat olan “Ölüm” kalır canım efendim!

Film işte bu hakikati daha en başta rengi ile vermeye başlıyor.

Senaryo; aslında insan hayatının idamesinin en temel gıdası tohumun (buğday) genetiğinin bozulması ve üzerinde oynanmasının insan kişiliğine mizacına, seciyesine tesiri ele almış. Tohum üzerinde her yapılan değişikliğin insan karakterinde de değişiklikler meydana getirdiğini dile getiriyor Cemil AKMAN (Hz.Hızır’ın temsili). (Domuz yemek ile kıskançlık arasındaki bağ anlaşılması açısından bir örnek olabilir.)

Cemil AKMAN tezlerinde Genetik Kaos ve M cevherini işler. Bu tezlerinde net olarak; sonradan icat edilen her şeyin eksik oluşunu ve tabiatta bulunan her şeyde M isimde bir cevher bulunduğunu, insanoğlunun yani bilimin bu M cevherini yaratmaktan aciz olduğunu, bu acziyetten dolayı da hiçbir zaman insanın temel ihtiyacı olan buğdayı mutlak kusursuz manada ortaya çıkaramayacağını, bunun ancak gaybî bir hal ile yaratılacağını savunur. (Burada M cevheri filmde açık olarak belirtilmese de bunun iki cihan serveri, kâinatın yaratılışının asıl vesilesi Hz. Muhammed aleyhi saletu vesselam olduğunu filmin işlenişi bakımından anlıyoruz.)

Bu tezi savunan Cemil AKMAN ölü topraklar olarak adlandırılan tehcir edilmiş topluluk arasına sürgün edilir. Diğer bir tohum bilimci Prof. Dr. Erol son yıllarda buğday tohumundaki genetik bozukluk üzerinde çalışma yaparken Cemil AKMAN ismi karşısına çıkar. Erol çözemediği bu sorunun çözümünü kendinden daha derin bilgiye sahip olduğunu düşündüğü Cemil’de bulacağı kanaatiyle ölü topraklara kaçak bir yolculuğa çıkar.

Erol bu yolculukta saf buğdayı (aslında insanın özünü aslını) arama usul ve erkanını öğrenir. Kendi özüne-saf bozulmamış buğdaya ulaştığında artık içindeki vahşet-hırs-haksız kazanma-disiplinsizlik- ciddiyetsizlikten de nasıl uzak durulacağını öğrenmiş oluyor. Filmde simgelerle verilmiş olan bu mesajları incelediğimizde geçen haftaki yazımızda "gladyatör" filminde insanın nasıl bilinç dışı savrulmalara maruz kaldığı sorusunun cevabı ; yediğimiz şeyler helal olmayan(alın teri ile kazanılmamış) ve genetiginde bozulma olan mahsuller ise akibetimizin bu savrulma olacağıdır. Orta Asya,İran, Pakistan, Hindistan, Arap Yarımadası ve Anadolu'da yani şark divan ve mesnevilerinde yazılan ; yedikleriniz davranışlarınıza mutlak surette sirayet eder nazariyesi bu filmde seçilen simge ve mesajlarla net bir şekilde seyirciye verilmiştir.

İşte buradan itibaren tüm sahneler uzun uzun anlatılmaya gerek kalmaksızın şunu anlatmaktadır. Hayatta beden ve zihin afiyetiyle kalmak için “ben'i" öldürmek, kalbi temizlemek gerekir. Ben'i (yani nefsini) öldürürsen sana buğday da verilir nefes de verilir. Bu da iki cihan saadeti için kâfidir.

Bir sonraki yazıda görüşmek temennisiyle, sağlıcakla kalın…."

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.