Kahraman TV
2022-05-09 21:02:30

KOMŞU HAKKI ALLAH HAKKI

Mustafa TEKİN

09 Mayıs 2022, 21:02

Dinimize göre komşuluk hakkı, sadece ona iyilikte bulunmak değil; aynı zamanda hiçbir şekilde ona zarar vermemek, eziyet etmemek, gerektiğinde de her türlü ihtiyacını, problemini, zararını ve sıkıntısını gidermek için seferber olmaktır. Hz. Peygamber (s.a.v), komşularımızla ilgili bizleri şöyle uyarmaktadır: "Komşusu, zararından emin (güvende) olmayan kimse cennete giremez."

KOMŞU HAKKI ALLAH HAKKI

Cenab-ı Hak, sözün en güzelini söylemeyi ve en güzeline uymayı bizlere nasip eylesin. Hak Peygamberini, Hak Din ile gönderen Cenab-ı Hak, biz kullarından hakkı tanıyıp hakkın tarafında olmamızı, hakkı söyleyip hak yolda yürümemizi, hak ve hukuku gözeterek hakkı üstün tutmamızı emretmektedir. İşte bu emirlerden biri de hiç şüphesiz komşu hakkı gözetmektir. Bu, bizim aynı zamanda hem dini hem de ahlaki görevimizdir.

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

وَاعْبُدُواْ اللَّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى

وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللَّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُورًا

“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”[1]

Komşu sözcüğü, birbirine bitişik veya yakın yerlerde yaşayan insanlar için kullanılır. Buna göre evimizin komşusu olduğu gibi, tarlamızın, iş yerimizin, mahallemizin, ilimizin ve ülkemizin de komşuları bulunmaktadır. Yukarıda zikrettiğimiz ayetten komşunun hak ve hukukunun olduğunu, onlara hiçbir karşılık beklemeden ihsan esasına göre iyilik yapmamız gerektiğini anlıyoruz. Bu ayeti tefsir ederken âlimler, “ayette sayılan bütün insanlara, gayri müslim olsalar bile iyi davranmanın her müslüman için farz olduğunu” belirtmektedirler.

İnsan, sosyal bir varlıktır ve yalnızlık, yalnızca Allah’a mahsustur. Bunun için Yüce Dinimiz İslam, birlikte yaşamayı, başkalarıyla ilişkilerimizi sağlamlaştırmayı emretmekte, teşvik etmekte ve öncelikli olarak komşuluk ilişkilerine büyük bir önem vermektedir. Unutulmamalıdır ki toplumdaki fertler, bir zincirin halkaları gibidir ve zincirin gücü, en zayıf halkası kadardır.

Komşuluğunu önemini çok iyi bilen atalarımız bizlere, “ev alma, komşu al!” tavsiyesinde bulunmuşlardır. Yani ev almadan önce etrafınıza şöyle bir bakın, komşunuzu güzelce seçin; ama sonradan da onun hakkını ve hukukunu gözetin. Hz. Peygamber Efendimiz salihlerin arasında olmanın bereketini ve faydalarını şöyle ifade buyurmuşlardır:

“Şüphesiz Allah (c.c.) sâlih bir müslüman sebebiyle komşularından yüz hânenin üzerindeki belâları defeder.”[2] Demek ki komşunun iyi ve salih olması, belaların defi için büyük bir önem arz etmektedir.

Dinimize göre komşuluk hakkı, sadece ona iyilikte bulunmak değil; aynı zamanda hiçbir şekilde ona zarar vermemek, eziyet etmemek, gerektiğinde de her türlü ihtiyacını, problemini, zararını ve sıkıntısını gidermek için seferber olmaktır. Hz. Peygamber (s.a.v), komşularımızla ilgili bizleri şöyle uyarmaktadır:

لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مَنْ لاَ يَأْمَنُ جَارُهُ بَوَائِقَهُ

مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بالله وَاليَومِ الآخرِ ، فَلاَ يُؤْذِ جَارَهُ

"Komşusu, zararından emin (güvende) olmayan kimse cennete giremez.”[3] ve “Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin.”[4]

Hz. Peygamber (s.a.v), komşu haklarıyla ilgili şöyle buyurmaktadır: “Komşu hakkının ne olduğunu biliyor musun? Senden yardım dilediğinde yardım etmen, borç istediğinde vermen, muhtaç olunduğunda ihtiyacını görmen, fakirleştiğinde yardım etmen, bir hayra kavuştuğunda tebrik etmen, musibete uğradığında taziyede bulunman, öldüğünde cenazesine katılman, izni olmadıkça binanı onun binasından daha yüksek yapıp havasına engel olmaman, çorbandan az da olsa ona da göndermek suretiyle tencerenin kokusuyla onu rahatsız etmemendir.”[5]

İslam hukukunda, sosyal hayatta birlikte yaşadığımız komşularımızın üzerimizde birçok hakkının bulunduğu aşikardır. Bir gün bir adam Peygamberimize gelerek: “Ey Allah’ın resulü, falan kadın çok nafile namaz kılar, çok sadaka verir ve çok nafile oruç tutar; ancak diliyle komşularına eziyet eder, dedi. Peygamberimiz: "O kadın cehennemdedir", buyurdu. Adam sözüne devamla: “Ey Allah’ın resulü falan kadın da az nafile oruç tutar ve nafile namaz kılar. Ve kendi eliyle hazırladığı keş’den (maldan) bir miktarda sadaka verir, ama komşularına eziyet etmez,” dedi. Peygamberimiz: "işte o kadın cennettedir," buyurdu.[6]

Demek ki komşuluk ilişkilerinde bir âdâb-ı muâşeret söz konusudur. Bunların en önemlileri ise, ona iyilik yapmak, hakkını gözetmek, saygı göstermek, onun mahremiyetini korumak, sırrını saklamak, sıkıntısını gidermeye çalışmak ve hiçbir şekilde ona eziyet etmemektir.

Komşuluktan söz edilen ayette onlara karşı samimi davranmamız ve tevazu göstermemiz gerektiği özellikle vurgulamakta, Yüce Allah’ın “kibirlenen ve övünen kimseleri asla sevmediğinin” altı çizilmektedir. Buna göre müslüman, anne- babasıyla, eşiyle, kardeşiyle, akrabasıyla, arkadaşıyla, komşusuyla ve hatta hayvanlarla, nebatat ve cemadatla; yani bütün çevresiyle samimi, barışık ve saygılı sağlam ilişki içinde olan kimsedir.

Bu bağı kuranlara Yüce Allah, hem dünyada hem de ahirette güzellikler vaad ederken, koparanlar veya önem vermeyenler hakkında şöyle buyurmaktadır:

وَالَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللَّهِ مِن بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الأَرْضِ أُوْلَئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ

“Allah'a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar, Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lânet onlar içindir. Ve kötü yurt (cehennem) onlarındır.”[7]

Müslümanlar olarak bizler, mahallemizde, çevremizde ve dünyamızda birlikte yaşadığımız komşularımız ile ilişkilerimizi düzene koyar, güven, huzur ve barış ortamını hâkim kılarsak, bütün dünyamız ve dolayısıyla ahiretimiz cennete dönüşür. Bu durumun tersini yaşamamız halinde ise, Allah muhafaza, hem dünyamızı hem de ahiretimizi cehenneme dönüştürür ve lanetlenmiş bir topluluk oluruz.

Cenab-ı Hak, şu ezan ülkesinde, minarelerimizin gölgesinde, şanlı bayrağımızın altında, şehit kanlarıyla sulanmış bu güzel vatanımızda ilelebet kulluk bilinciyle hareket etmeyi, şükretmeyi, barış, huzur, güven ve kardeşlik içerisinde yaşamayı cümlemize nasip ve müyesser eylesin.

[1] Nisa, 4/36.

[2] Taberânî, Evsat, IV, 239.

[3] Buhari, Edeb 29.

[4] Buhâri, Edeb, 31.

[5] Beyhakî, Şuab, VII, 83.

[6] İbn Hanbel, II, 440.

[7] Ra’d, 13/25.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.