Kahraman TV
2022-10-28 11:27:53

TEVEKKÜL TEMBELLİĞE DÖNÜŞMESİN

Mustafa TEKİN

28 Ekim 2022, 11:27

Cenab-ı Hak, sözün en güzelini söylemeyi ve en güzeline uymayı bizlere nasip eylesin. Kuran-ı Kerim’in en çok üzerinde durduğu, doğru anlaşılması ve anlatılması gereken kavramlardan biri tevekküldür. Dini ve tasavvufi bir terim olarak tevekkül, Arapça bir kelime olup (ve-ke-le) kökünden gelmekte ve “bir kimsenin bir amaca ulaşmak için gerekli her türlü tedbiri, önlemi, gayreti ve çabayı sarf ederken Allah’a teslim olması, rızkında ve işlerinde Allah’ı kefil bilip sadece O’na güvenmesi ve dayanması” şeklinde tanımlanmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’de ‘tevekkül’ kavramı, kırk ayette değişik fiil kalıplarında kullanılmakta, dört ayette ‘mütevekkil’ şeklinde yer almakta ve ‘vekil’ ismi, Allah’ın sıfatı olarak yirmi dört yerde geçmektedir.

İmam Gazali, tevekkülün aslının iman olduğunu, var olan her şeyin gerçek kaynağının ve yaratıcısının Allah olduğu inancına dayandığını ifade etmektedir. Kuran-ı Kerim’de de iman ile tevekkül birlikte kullanılmak suretiyle bu husus vurgulanmaktadır. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا

“Kim Allah’a tevekkül ederse Allah ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.”[1]

Buna göre Yüce Allah, her işi bir sebep ve bir sonuca bağlamıştır. Bu anlamda kainatta muazzam bir sebep-sonuç ilişkisi bulunmaktadır. Onun için Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir işe girişeceği zaman şöyle dua ederdi:

اللَّهُم لَكَ أسْلَمْتُ وبِكَ آمنْتُ، وعليكَ توَكَّلْتُ، وإلَيكَ أنَبْتُ، وبِكَ خاصَمْتُ. اللَّهمَّ أعُوذُ بِعِزَّتِكَ، لا إلَه إلاَّ

أنْتَ أنْ تُضِلَّنِي أنْت الْحيُّ الَّذي لاَ تمُوتُ، وَالْجِنُّ وَالإِنْسُ يمُوتُونَ

“Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana dayandım. Yüzümü gönlümü sana çevirdim, senin yardımınla düşmanlara karşı mücadele ettim. Allahım! Beni saptırmandan yine sana, senin büyüklüğüne sığınırım, -ki senden başka ilah yoktur-. Ölmeyecek diri yalnız sensin. Cinler ve insanlar ise, hep ölümlüdürler!”[2]

Cenab-ı Hak Kuran-ı Kerim’de, birçok ayet-i kerimede kendisine güvenmemizi ve tevekkül etmemizi emretmektedir. Bu emrin muhatabı olan biz müslümanlar, “bütün işlerimizde tedbirimizi almalı, doğru ölçüp biçmeli, gayretimizi ortaya koymalı ve o işlerin neticesini başarıya ulaştıracak yegâne vekilin Yüce Allah olduğuna kalben inanmalıyız.”

Nitekim tevekkülün mekanı kalptir. Azalarımız çalışırken, kalbimizle Allah’a bağlı kalarak tevekkül etmeliyiz. Bu bağlamda Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ

“Tevekkül edenler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler.”[3] Burada geçen ‘ala’ harf-i ceri Arapçada ‘hasr’ ifade eder. Yani tevekkül, sadece ve ancak Allah ile sınırlıdır.

Dolayısıyla bu ve bunun gibi birçok ayete göre Allah’tan başkasına tevekkül etmek ve Allah’tan başkasını vekil kabul etmek doğru değildir. Yüce Rabbimiz, Efendimiz (s.a.v)’e hitaben

وَمَا جَعَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍ

“Biz seni onların başına bir bekçi yapmadık. Sen onlara vekil (onlardan sorumlu) da değilsin.”[4] buyurduğu halde vahiy almayan sıradan insanların kendilerini vekil olarak görmeleri veya göstermeleri, Kur’an’a tamamen zıt bir tutumdur. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

أَمَّن يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَاء الأَرْضِ أَإِلَهٌ مَّعَ اللَّهِ قَلِيلا مَّا تَذَكَّرُونَ

“Darda kalmışın çağrısına karşılık veren, kötülüğü gideren ve sizi yeryüzünün varisleri kılan kimdir? Allah ile birlikte bir başka tanrı mı? Ne kadar az öğüt alırsınız?”[5]

[1] Talak, 65/3.

[2] Müslim, Zikir 67.

[3] İbrahim, 14/12.

[4] En’am, 6/107.

[5] Neml, 27/62.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.