Kahraman TV
2022-11-04 11:49:36

ALLAH'I TANIMAK EN BÜYÜK ONUR

Mustafa TEKİN

04 Kasım 2022, 11:49

Cenab-ı Hak, sözün en güzelini söylemeyi ve en güzeline uymayı bizlere nasip eylesin. Yüce Rabbimizin üzerimizdeki lütfu, ihsanı, ikramı, şefkati, merhameti ve muhabbeti pek büyüktür. Bu gerçek Kur’an-ı Kerim’de güzel bir şekilde şöyle anlatılmaktadır:

اللَّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَاؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

“Allah, iman edenlerin velisidir, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların velileri de tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlıklara götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.”[1] Başka ayetlerde ise şöyle buyrulmaktadır:

هُوَ الَّذِي خَلَقَ لَكُم مَّا فِي الأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء فَسَوَّاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

“O, yerde (gördüğünüz ve görmediğiniz) ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra (kendine has bir şekilde) semaya yöneldi, onu da yedi gök olarak yaratıp düzenledi (tanzim etti). O, her şeyi hakkıyla bilendir.”[2]

اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لا يَشْكُرُونَ

“İçinde dinlenesiniz diye geceyi, görmeniz için de gündüzü yaratan Allah'tır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı lütufkârdır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.”[3]

اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الأَرْضَ قَرَارًا وَالسَّمَاء بِنَاء وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ فَتَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ

“Yeri sizin için yerleşim alanı, göğü de bir bina kılan, size şekil verip de şeklinizi güzel yapan ve sizi temiz besinlerle rızıklandıran Allah'tır. İşte Allah, sizin Rabbinizdir. Âlemlerin Rabbi Allah, yücelerden yücedir.” [4]

Yüce Rabbimiz, bu ayetlerde hayatımızı idame ettirebilmemiz için bize bahşettiği bunca nimetlere dikkat çekmekte ve bunların yegâne kaynağının Yüce Zatı olduğunu vurgulamaktadır. Cenab-ı Hak verdiği nimetlerle ilgili insan aklına hitap ederek şöyle buyurmaktadır:

أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ

“Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?”[5]

قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ اللَّيْلَ سَرْمَدًا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ إِلَهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُم بِضِيَاء أَفَلا تَسْمَعُونَ

قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَدًا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ إِلَهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُم بِلَيْلٍ تَسْكُنُونَ فِيهِ أَفَلا تُبْصِرُونَ

وَمِن رَّحْمَتِهِ جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

“De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize geceyi kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilâh size bir aydınlık getirir? Hâlâ işitmiyor musunuz?” De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize gündüzü kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilâh size içinde dinleneceğiniz bir gece getirebilir? Hâlâ görmeyecek misiniz?” Allah, rahmetinden ötürü geceyi içinde dinlenesiniz; gündüzü de, lütfundan isteyesiniz ve şükredesiniz diye sizin için yarattı.”[6]

أَمَّنْ هَذَا الَّذِي هُوَ جُندٌ لَّكُمْ يَنصُرُكُم مِّن دُونِ الرَّحْمَنِ إِنِ الْكَافِرُونَ إِلاَّ فِي غُرُورٍ أَمَّنْ هَذَا الَّذِي يَرْزُقُكُمْ إِنْ

أَمْسَكَ رِزْقَهُ بَل لَّجُّوا فِي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ

“Rahmân'dan başka şu size yardım edecek askerleriniz hani kimlerdir? İnkârcılar ancak derin bir gaflet içindedirler. (Allah, size verdiği) rızkını tutsa (kesiverse), size kim rızık verebilir? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.”[7]

أَمَّن يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَاء الأَرْضِ أَإِلَهٌ مَّعَ اللَّهِ قَلِيلا مَّا تَذَكَّرُونَ

“Darda kalmışın çağrısına karşılık veren, kötülüğü gideren ve sizi yeryüzünün varisleri kılan kimdir? Allah ile birlikte bir başka tanrı mı? Ne kadar kıt düşünüyor, ne kadar az öğüt alıyorsunuz?”[8]

Aslında bütün bu nimetler, Yüce Allah’ın bize olan sevgisinin, lütfunun, kereminin ve merhametinin bir tezahürüdür. Bu nimetlerin asıl sahibinin Yüce Allah olduğu, O’ndan başka bunları verebilecek hiç bir güç ve kuvvetin bulunmadığı Ku’an’da şöyle anlatılmaktadır:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنتُمُ الْفُقَرَاء إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ وَمَا ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ

“Ey İnsanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan müstağnidir, övülmeye hakkıyla lâyık olandır. Eğer dilerse, sizi ortadan kaldırıp giderir ve yeni bir halk getirir. Bunu yapmak Allah'a zor değildir.”[9]

İşte bu büyük gerçeğe iman eden müslümanın sözü ve tavrı ayette şöyle anlatılmaktadır:

قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاء وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاء وَتُعِزُّ مَن تَشَاء وَتُذِلُّ مَن تَشَاء بِيَدِكَ

الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

تُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَن

تَشَاء بِغَيْرِ حِسَابٍ

De ki: “Ey mülkün, hâkimiyetin ve egemenliğin gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü, hâkimiyeti ve egemenliği dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü, hâkimiyeti ve egemenliği çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini de zelil edersin. Hayrın tamamı senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin. Geceyi gündüzün içine soktuğun gibi, gündüzü de gecenin içine sokarsın. Ölüden diriyi çıkardığın gibi, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.”

Dolayısıyla bu gibi ayetlere genel anlamda baktığımızda insanın bu hayatta üç gayesinin olduğunu anlıyoruz: Allah’ı aramak, Allah’ı bulmak ve Allah’ın emirleri üzere yaşamaktır. Allah'ı bulanın hiçbir kaybının çok önemli olmayacağı gibi O’nu kaybedenin hiçbir kazancı önemli olmayacaktır. Onun için başta peygamberler olmak üzere bütün Allah dostları ölümü bir yok oluş değil bir vuslat, buluşma ve kavuşma anı olarak bilirler. Bunun içindir ki Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) son nefesinde الي رفيق الاعلي “Ben, yüce dosta, yüce sevgiliye gidiyorum”[2] buyurmuşlardı. Çünkü ikramların ve ihsanların en güzeli, orijinal ve ebedi olanı ahirette verilecektir.

Bunun gibi Hz. Ömer’in torunu ve İslam tarihinde beşinci râşit halife olarak kabul edilen Ömer bin Abdülaziz (rh.a) Allah’a olan imanı, muhabbeti, aşkı ve takvasıyla bilinmektedir. Ölüm döşeğindeyken Gönül İnsanı Âşık Veysel ise bu gerçeği şöyle ifade etmektedir:

Bunun gibi Hz. Ömer’in torunu ve İslam tarihinde beşinci raşit halife olarak kabul edilen Ömer bin Abdülaziz (rh.a) Allah’a olan imanı, muhabbeti, aşkı ve takvasıyla bilinmektedir. Ölüm döşeğindeyken

إِنَّ وَلِيِّيَ اللَّهُ الَّذِي نَزَّلَ الْكِتَابَ وَهُوَ يَتَوَلَّى الصَّالِحِينَ

“Benim gerçek dostum Yüce Allah Kur’an ı indirendir. O salih kullarının dostudur.” (A’raf:196) dedi ve ruhunu teslim etti. Gönül İnsanı Aşık Veysel ise bu gerçeği şöyle ifade etmektedir:

Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa,

Eğlenecek yer bulaman, gönlümdeki köşk olmasa.

Yani Ey Sevgili! Yüce Allah’ın verdiği sevgi nimeti olmasaydı ve ben sana kalbimi açıp âşık olmasaydım, senin güzelliğinin hiçbir kıymeti olmayacak ve belki de yerleşecek bir kalp bulamayacaktın.

İbret nazarıyla baktığımızda Yüce Allah’ın bize olan muhabbetinin ve ikramının çok büyük olduğunu her daim görüyor ve hissediyoruz. Ama burada asıl mesele bizim Allah’ı ne kadar sevdiğimizdir. Yani şehvet, kadın, evlat, altın, gümüş, at, araba, ev, park, ekin, bağ ve bahçe gibi dünyada sevilebilecek şeylerin sevgisi, Allah sevgisinin gerisinde mi kalıyor; yoksa önüne mi geçiyor? Allah’a olan sevgimizi nasıl ortaya koyuyor veya koymalıyız?

Bu sorulara cevaben Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

“(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”[3]

Dolayısıyla her insan kalbinin temiz ve Allah sevgisiyle dolu olduğunu iddia edebilir. Ancak böyle bir iddianın sağlamasını ortaya koymak zorundadır ki o da ayette belirtildiği şekliyle Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)’e bağlılık ve O’nun sünnetine sımsıkı sarılmaktır. Bu dünyada bize huzur verecek, ahirette de rızayı ilahiyyeye ulaştıracak, hayat verecek ve ebedi mutluluğu kazandıracak yegâne yol budur.

Bu dünyada sevilebilecek şeyleri severken ve onlara bağlanırken Yüce Rabbimizin bildirdiği şu gerçeği hiç unutmamalıyız:

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلالِ وَالإِكْرَامِ

“Yeryüzündeki her canlı fanidir. Celal ve ikram sahibi Rabbinin zatı (varlığı) ise bakidir.”[4] Bu gerçeği merhum Ali Ulvi Kurucu şöyle dile getirmektedir:

Bezminde hazân olmayacak neş’e dilersen;

Âlemle fenâ bulmayacak câna gönül ver!

Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri ise şöyle nasihat eder:

Bir pâdişâha kul ol kim, Mülkü zâil olmaz ola;

Bir gülşene bülbül ol kim, Hîç sararıp solmaz ola!

Cenab-ı Hak, yüce dinini en güzel şekilde anlamayı, anlatmayı, öğrenmeyi, öğretmeyi, öğrendiklerimizle amel edip son nefesimizde de muhabbetullah üzere olmayı cümlemize nasip ve müyesser eylesin.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.