Kahraman TV
2022-04-03 13:13:40

EMROLUNDUĞUN GİBİ DOSDOĞRU OL!

Mustafa TEKİN

03 Nisan 2022, 13:13

Dikkat edilirse imanın en önemli göstergelerinden biri olan namazımızda günde en az kırk kez “Allahım bizi sırat-ı müstakime; yani dosdoğru yola ilet’ diye dua ediyoruz. Demek ki insan olarak bizler, günde en az kırk kez hata yapabilir, yanılabilir, aldanabilir, ayağımız sürçebilir ve dosdoğru yoldan ayrılabiliriz. Neticede insanız. Bunun için Rabbimizin bize sunduğu doğru bir kılavuzun rehberliğinde her daim doğru adımlarla yürümeli, kendimizi kontrol etmeli ve doğru hedefe sağ salim bir şekilde varmaya büyük gayret göstermeliyiz.

https://youtu.be/JziSYbIjFq8

EMROLUNDUĞUN GİBİ DOSDOĞRU OL!

Cenâb-ı Hak, sözün en güzelini söylemeyi ve en güzeline uymayı bizlere nasip eylesin. Sevgili Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen Yüce Allah şöyle buyuruyor:

إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلا هُمْ يَحْزَنُونَ

“Gerçekten rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da dosdoğru olanlara gelince onlar için hiçbir korku yoktur. Ve onlar üzülmeyeceklerdir.”[1]

İslam binasının temel esaslarından birincisi, Allah’a imandır. Allah’a imanın sağlam ve sağlıklı olması, imanın diğer esaslarını da etkileyecektir. Eşrefi mahlukat olarak yaratılan insan, Allah’a olan imanı ölçüsünce şeref kazanmakta, bu iman zayıfladıkça da insanlığından uzaklaşmış olmaktadır. Büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy bu gerçeği bizlere şu mısralarla aktarmaktadır:

İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür.

İmansız olan paslı yürek sinede yüktür.

İmansızlık, bütün toplumlar için büyük bir problem olagelmiştir. Bu problemin üstesinden gelebilmek için önce doğru ve sağlam bir imana sahip olmalı, sonra da ‘istikamet’ diye ifade edilen fikirde, söylemde ve eylemde dosdoğru bir hayat yaşamalıyız. Böyle hareket etmemiz halinde ise Yüce Rabbimizin müjdesine mazhar olacak, korkularımızdan emin ve umduklarımıza nail olacağız.

Dikkat edilirse ibadetin ve kulluğun en önemli göstergelerinden biri olan namazımızda günde en az kırk (40) kez

اهدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ

“Allahım bizi sırat-ı müstakime; yani dosdoğru yola ilet’[2] diye dua ediyoruz. Demek ki insan olarak bizler, günde en az 40 kez hata yapabilir, yanılabilir, aldanabilir, ayağımız sürçebilir ve dosdoğru yoldan ayrılabiliriz. Neticede insanız. Bunun için Rabbimizin bize sunduğu doğru bir kılavuzun rehberliğinde her daim doğru adımlarla yürümeli, kendimizi kontrol etmeli ve doğru hedefe sağ salim bir şekilde varmaya büyük gayret göstermeliyiz.

Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de hak ile batılı, doğru ile yanlışı bir misalle şöyle anlatmaktadır:

أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَسَالَتْ أَوْدِيَةٌ بِقَدَرِهَا فَاحْتَمَلَ السَّيْلُ زَبَدًا رَّابِيًا وَمِمَّا يُوقِدُونَ عَلَيْهِ فِي النَّارِ ابْتِغَاء

حِلْيَةٍ أَوْ مَتَاعٍ زَبَدٌ مِّثْلُهُ كَذَلِكَ يَضْرِبُ اللَّهُ الْحَقَّ وَالْبَاطِلَ فَأَمَّا الزَّبَدُ فَيَذْهَبُ جُفَاء وَأَمَّا مَا يَنفَعُ النَّاسَ

فَيَمْكُثُ فِي الأَرْضِ كَذَلِكَ يَضْرِبُ اللَّهُ الأَمْثَالَ

“O, gökten su indirdi de vâdiler kendi hacimlerince sel olup aktı. Bu sel, üste çıkan bir köpüğü yüklenip götürdü. Süs veya (diğer) eşya yapmak isteyerek ateşte erittikleri şeylerden de buna benzer bir köpük olur. İşte Allah, hak ile bâtıla böyle misal verir. Köpük atılıp gider. İnsanlara fayda veren şeye gelince, o yeryüzünde kalıcı olur. İşte Allah böyle misaller getirir.”[3]

Yani hak ve doğruluk, gökten yağan yağmura benzer. Değdiği her yere ve aktığı her vadiye fayda verir, hayat olur ve canlılık katar. Batıl ve yanlışlık ise bir köpüğe benzer. Her ne kadar bu köpük, üste çıkıp bembeyaz, şatafatlı ve çok görünse de ne insanlara ne de diğer canlılara hiçbir fayda vermez ve bir müddet sonra kendiliğinden kaybolup gider. Çünkü hakkın karakteri sabit olmak ve hedefe kilitlenmektir. Batıl ise kararsız olur ve köpük gibi bir müddet sonra yok olur gider. Su mütevazi bir şekilde kıvrım kıvrım aksa da hedefine ulaşamayan su yoktur. Çünkü hedef doğru niyet halis. Su her zaman hayat verir faydalı olur. Siz hiç ırmakla, denizle veya okyanusla buluşmayan, hedefine ulaşmayan bir su damlası gördünüz mü?

Hz. Peygamber (s.a.v) Efendimizin hadislerini incelediğimizde, doğruluk üzerinde çok durduğunu ve her daim doğru yolda kalabilmemiz için bize bir takım kural ve kaide öğrettiğini görmekteyiz. Bizler, bu kural ve kaideleri bir reçete gibi kabul edip doğru uygulamamız halinde hem dünyamızı hem de ahiretimi mamur hale getirebileceğiz. Bunları dört madde halinde şöyle özetleyebiliriz:

Birincisi, Emaneti Korumak. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤَدُّواْ الأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا وَإِذَا حَكَمْتُم بَيْنَ النَّاسِ أَن تَحْكُمُواْ بِالْعَدْلِ إِنَّ اللَّهَ نِعِمَّا

يَعِظُكُم بِهِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ سَمِيعًا بَصِيرًا

“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor.”[4] Unutulmamalıdır ki bedenimiz başta olmak üzere bize verilen her şeye emanet bilinciyle yaklaşmalı ve adaletten hiçbir şekilde ayrılmamalıyız. Çünkü emanetleri koruduğumuz ve adalet ile hareket ettiğimiz kadar emanetin ve adaletin mutlak sahibinin katında değer görecek ve huzura ermiş olacağız.

İkincisi, doğru sözlü olmak. Yüce Rabbimizin ‘Esmaü’l-Hüsna’ diye ifade edilen 99 güzel isimlerinden birisi de ‘Es-Sadık’ İsm-i şerifidir. Bu isim ve sıfat aynı zamanda sevgili peygamberimizin ve müminlerin başta gelen özelliklerindendir. Bizler, hem sözümüzle hem de özümüzle doğru olduğumuz vakit işlerimiz düzelecek, Yüce Allah’ın övgüsüne ve yardımına mazhar olacağız. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلا سَدِيدًا يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَن يُطِعْ اللَّهَ

وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın.”[5] Başka bir ayette şöyle buyrulmaktadır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَاء لِلَّهِ وَلَوْ عَلَى أَنفُسِكُمْ أَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالأَقْرَبِينَ إِن يَكُنْ غَنِيًّا أَوْ

فَقِيرًا فَاللَّهُ أَوْلَى بِهِمَا فَلاَ تَتَّبِعُواْ الْهَوَى أَن تَعْدِلُواْ وَإِن تَلْوُواْ أَوْ تُعْرِضُواْ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا

“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onlara sizden çok merhamet eder.) Öyleyse adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlikte gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”[6]

Yani Müslümanlar olarak yapacağımız her türlü şahitlikte ve bütün sözlerimizde doğru olmalı, haktan, hakikatten ve haklının yanında olmaktan ayrılmamalıyız. M. Akif Ersoy bu konuda ne de güzel söylemiştir:

Halık'ın namütenahi adı var, en başı Hakk,

Ne büyük şey kul için, hakkı tutup kaldırmak!

Buna göre el-Hak ismi, yaratıcının isimlerinin başında gelmektedir. Dolayısıyla insan, hak yolda olduğu müddetçe Allah ile birlikte olur. Şairimiz M. Akif Ersoy diyor ki:

“Şudur cihanda, benim en sevdiğim meslek:

Sözün odun gibi olsun, fakat hakikat olsun tek!”

Ziya Paşa Terkib-i Bend’inde doğruluğun önemini şu beyitle ortaya koymaktadır:

İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah,

Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah!

Bunun gibi Tevfik Fikret de şöyle bir nasihatte bulunur:

Güzel düşün, iyi hisset, yanılma, aldanma,

Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma!

Üçüncüsü, güzel ahlak. Hz. Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmaktadır:

إنما بُعثت لأتمم مكارم الأخلاق

“Ben, güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”[7] Büyüklerimiz ise diyor ki: “Güzele doyulur amma güzel ahlaka doyulmaz.” O halde biz Müslümanlar, nerede ve hangi mevkide olursak olalım güzel huydan ayrılmamalıyız. Çünkü güzel huy, dinin özü, özeti ve süsüdür.

Dördüncüsü de, helal lokmadır. Müslüman, bu dünyada kural ve kaide tanıyan sorumlu bir birey demektir. Kendisinden güçlü ve varlıklı olması talep edilmekle birlikte gücünü ve maddi varlığını Kur’an ve Sünnet’in çizmiş olduğu helal yoldan kazanmalı, rızkına haram katmamalıdır.

Rızkına haram katma!

Namazını aksatma!

Tövbe etmeden yatma!

Ölüm vardır, unutma!” diyor büyüklerimiz.

Cenab-ı Hak cümlemizi söz ve davranışlarıyla istikamet üzere olan, emanet bilinciyle yaşayan, güzel ahlaktan ayrılmayan ve helal lokma ile yetinen salih ve muslih kullarından eylesin. Hepinizi Allah'a emanet ediyorum.

[1] Ahkâf, 46/13.

[2] Fatiha, 1/6.

[3] Ra’d, 13/17.

[4] Nisa, 4/58.

[5] Ahzab, 33/70-71.

[6] Nisa, 4/135.

[7] İbn Hanbel, II, 381.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.