Kahraman TV
2022-05-13 22:46:42

AHLAK GİDERSE KULLUK BİTER

Mustafa TEKİN

13 Mayıs 2022, 22:46

Allah katında değerimiz Rabbimizin bize bahşettiği özelliklerimizle değildir. Onları zaten Rabbimiz vermiştir. Bu yetenek ve özelliklerimizin oluşmasında bizim hiçbir dahlimiz yoktur. Allah katında sağlam insan ile sakat insanın hiçbir farkı yoktur ikisine de veren Allah’tır. Rabbimizin katında değerimiz, bize verdiği özellik ve vasıfları değerlendirip faydalı işler yaptığımız oranda olacaktır.

https://youtu.be/m6NehciEgC0

AHLAK GİDERSE KULLUK BİTER

Cenab-ı Hak, sözün en güzelini söylemeyi ve en güzeline uymayı bizlere nasip eylesin. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

لَقَدْ خَلَقْنَا الإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ

“Biz insanı en güzel şekilde yarattık.”[1] İnsanı en güzel surette yaratan Allah, en güzel din olan İslam binasını da, güzel ahlak üzerine inşa etmiştir. Şöyle ki İslam’ı bir binaya benzetecek olursak, bu binanın zekâtı var, namazı var, orucu var, haccı var, infakı var ve insanlık gibi güzellikleri var; ama bu binanın temeli ahlaktır.

Dolayısıyla binanın temeli ne kadar sağlam olursa o bina o kadar dayanıklı olur. Ancak Ahlak giderse, bu bina çöker. Her şeyde olduğu gibi dinden, hukuktan, mimariden ve de ekonomiden ahlakı kaldırırsanız hepsi birden çöker.

Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v), günahı-sevabı, iyiyi-kötüyü tanıtırken bize en veciz bir şekilde şöyle buyuruyor:

البر حُسن الخُلق، والإثم ما حاك في نفسك وكرهت أن يطلع عليه الناس

“İyilik güzel ahlaktır. Kötülük ise vicdanını rahatsız eden ve insanların bilmesini istemediğin şeydir.”[2] O halde kötülük veya günah, ilahi bir altyapı olarak insana doğuştan verilen sağlıklı vicdanının kabul etmediği ve edemeyeceği şeydir.

Dolayısıyla ahlakımızı ve vicdanımızı en güzel şekilde besleyen kaynaklar, Kur’an ve Sünnettir. Bu hususta Yüce Rabbimiz şöyle buyurur:

قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّاهَا وَقَدْ خَابَ مَن دَسَّاهَا

“Andolsun ki nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.”[3] Yani her kim nefsini temizlerse, ahlakını, vicdanını ve zihnini temizlerse kurtulur ve her kim nefsini günaha daldırırsa helak olur; yok olur.

Unutulmamalıdır ki kâinatta asıl olan insandır. Ayet-i kerimede de buyrulduğu gibi insan, ahsen-i takvim üzede yaratılan bir cevherdir; yani özdür. Tıpkı bir altın madeni gibidir. Bakın şairlerimiz Sâdi Şîrâzi şöyle diyor:

Kazara bir sapan taşı bir altın kâseye değse,

Ne taşın kıymeti artar, ne kıymetten düşer kâse.

Dolayısıyla insan, şiirde söz edilen altın kâse gibidir. İslam’ın dışındaki bazı dinlerde “İnsan günahkâr doğar” şeklindeki inanca karşılık İslam, “insan, tertemiz doğar” kuralını getirmiş ve günahı, insanda arızî olarak vuku bulan kötü ve çirkin davranış saymıştır. Yani “insan ayette belirtildiği gibi ahsen-i takvim üzere doğar” ve hayatta yaşarken nefsine ve şeytana kapılıp günahlara bulaşmış olabilir. Buna rağmen kendisine bulaşan bu günahlar, onda var olan cevheri yok edemez. Öyleyse insan, kötülük yapmış veya hataya dalmış olabilir. Bu durumda yapması gereken tek şey, vakit kaybetmeden, yani hemen tövbe edip Rabbine dönecek, nefsini temizleyecek ve kurtuluşa erecek. Efendimiz (s.a.v) bu hususta şöyle buyuruyor:

التائب من الذنب كمن لا ذنب له

“Günahından tövbe eden, o günahı işlememiş gibidir.”[4] Yani yeter ki siz hakka dönün; yeter ki tövbe edin; sıfır kilometre olur ve yolunuza bu şekilde devam edersiniz.

İnsanda asıl olan güzelliktir ve temiz olmaktır. Şöyle bir misal verelim: En kötü diyebileceğimiz bir insan bile, bir film izlerken iyi karakteri destekler. Kendisi katil, zalim veya cahil olabilir; ama filmde kendi gibi bir katili değil de iyi olan karakteri destekler. Bunun sebebi, Cenab-ı Hak’ın onun fıtratına o iyiliği yerleştirmiş olmasıdır.

Öyleyse bize düşen, bizde yaratılıştan verilen şeyi; bize ikram edilen o güzelliği en güzel şekilde kullanmak; ayetlerle, hadislerle ve Efendimizin sünnetiyle onu beslemektir. Bu anlamda Yüce Kitabımız Kur'an, aslında bir ahlak kitabıdır. Efendimizin (s.a.v) de ahlakını oluşturan Kur’an’dır. Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

“Muhakkak ki Allah, adaleti, ihsanı, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”[5] Bu ayeti, her zaman ve her Cuma hutbesi sonunda Mümin kardeşlerimize okuyoruz ve bu ayet, Kur'an’ın bir ahlak kitabı olduğunun kanıtıdır.

Kur’an-ı Kerim'e baktığımızda daha çok şu konulardan söz ettiğini görmekteyiz: Doğruluk, adalet, vefa, sabır, tevazu, hayâ, bağışlama, zandan kaçınmak, iftira etmemek, yalan söylememek, kibirli olmamak, israf etmemek, riyakâr olmamak, alay etmemek... Bütün bunlar, birer İslam ahlakıdır ve bu ahlak, kaynağını Kur’an ve Sünnetten alır. Kur’an ve Sünnette anlatılan bu ahlak, Peygamber Efendimizin (s.a.v) şahsında tezahür edendir.

Suriyeli âlim Muhammed Râtib en-Nâbulsi’nin çok güzel bir sözü vardır. Şöyle der: “Kâinat, sessiz bir Kur’an; Kur’an ise konuşan bir kâinattır.” Dolayısıyla Kur’an, kâinatı konuşturuyor ve bir nevi tefsir ediyor. Hz. Aişe validemize Efendimizin (s.a.v) ahlakı sorulduğu zaman

كان خُلُقُه القُرآنَ، أمَا تَقرَأُ القُرآنَ

“O’nun ahlakı Kur’an idi; siz hiç Kur'an okumuyor musunuz?! şeklinde cevap vermiştir.[6]

Mısırlı müfessir Muhammed Mütevelli eş-Şa’râvi Hz. Peygamberi şu sözlerle anlatır: Allah Resulü (s.a.v) yeryüzünde yürüyen bir Kur’an idi. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ هُمْ فِي صَلاتِهِمْ خَاشِعُونَ

“Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler.”[7]

Bu ayetler, Mü’minûn Suresinin giriş ayetleridir. Bu sureyi sakin bir kafayla okumanızı istirham ediyorum. Çünkü burada Allah Resulünün özellikleri anlatılıyor. Aslında küçük bir tebessüm, içten bir selam ve dosta hatır soran bir iki kelam; yani bir insana karşı ihlasla yapılan her davranış ibadettir. Kırılmış bir kalbe girmek, kulluk sınırında kalmak, secde tadına varmak, sabır sofrasını açmak ve hak namına bir söz söylemek ibadettir. Biz bu şekilde davranmakla güzel ahlakı anlatmış oluruz.

گر بر سر شهوت و هوا خواهی رفت از من خبرت که بینوا خواهی رفت

ور درگذری از این ببینی بعیان کز بهر چه آمدی کجا خواهی رفت

Âlimlerimiz ve büyüklerimiz diyor ki: “İslam, güzel ahlaktan ibarettir.” Cenab-ı Hak, Efendimizin (s.a.v) bir çok vasfı olmasına rağmen onu Kur'an-ı Kerim'de güzel ahlakıyla övüyor. Yani Rabbimiz efendimize verdiği vasıflarla onu övmüyor onları Rabbimiz bahşetmiştir. Efendimizin kendi kesbi olan güzel ahlakıyla onu övüyor.

Çünkü Allah katında değerimiz Rabbimizin bize bahşettiği özelliklerimizle değildir. Onları zaten Rabbimiz vermiştir. Bu yetenek ve özelliklerimizin oluşmasında bizim hiçbir dahlimiz yoktur. Allah katında sağlam insan ile sakat insanın hiçbir farkı yoktur ikisine de veren Allah’tır. Rabbimizin katında değerimiz, bize verdiği özellik ve vasıfları değerlendirip faydalı işler yaptığımız oranda olacaktır.

Bu sebepledir ki Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de Efendimizi (SAV) överken ona bahşettiği özelliklerle övmüyor, Efendimizin kendisinin kazandığı özelliklerle övüyor ve şöyle buyuruyar;

وَإِنَّكَ لَعَلَى خُلُقٍ عَظِيمٍ

“Ey habibim, sen çok yüksek bir ahlak üzeresin.”[8] Güzel ahlak kişinin kendi özveri ve çabasıyla oluşmaktadır. Bu ayette anlatılan yüksek ahlak, Kur’an ahlakıdır. Cenab-ı Hak, Efendimizin (s.a.v) ahlakıyla ahlaklanmayı cümlemize nasip eylesin.

[1] Tîn Sûresi, 95/4.

[2] Müslim, Birr, 15.

[3] Şems Sûresi, 91/9-10.

[4] İbn Mâce, zühd 30.

[5] Nahl Sûresi, 16/90.

[6] Müslim, Müsâfirin 39.

[7] Mu’minûn Sûresi, 23/1-2.

[8] Kalem Sûresi, 68/4.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.