Kahraman TV
2021-11-17 11:00:07

ZÜMRÜD-Ü ANKA...

Emine NALÇACI

17 Kasım 2021, 11:00

Türk mitolojisinde Tuğrul kuşu, İranlılarda Simurg, bazı kaynaklarda Anka kuşu, batı kültüründe Phoenix… Parlak, uzun, güzel tüyleri ve dev cüssesiyle göklere hâkim, Kaf Dağı’nda yaşadığı söylenen kuş… Küllerinden yeniden doğan Simurg… Beş yüz yıl ömrü olan, kuşların hükümdarı, bilgi ağacının dallarında yaşayan Zümrüd-ü Anka… Hakkında söylenmiş onca söz, yazılmış dize, dilden dile süregelen nice efsane…

Zümrüd-ü Anka kuşunun tüylerinden birini bulan kuş sürüsü, onun yaşadığına inanmışlar ve onu bulmaya karar vermişler. Göklerde, kanatları bulutların üzerinde Kaf Dağı’nın tepesinde yaşayan bu kuşa ulaşmak, hiç de kolay değilmiş… Yola çıkan kuş sürüsünden; güle olan aşkını unutamayan bülbül de, tüylerini ileri süren papağan da, yırtıcı baykuş da vazgeçmiş… Kimi pes etmiş, kimi vazgeçmiş, kimi unutmuş… Zaman geçtikçe sayıları azalmış, inançları bitmiş... Yoldan dönmeyenler, yedi dipsiz vadiyi geçince ancak ulaşacaklarmış Kaf Dağı’na. Bu yedi dipsiz vadinin isimleri: İstek, aşk, cehalet, inançsızlık. yalnızlık, dedikodu ve benlikmiş.

İstek vadisinde; her şey istemek serbest, sonu yok, sınır yokmuş… Burayı gören kuşlardan bazıları yola devam etmemişler, istedikçe daha çok ister olmuşlar, yaşamayı unutmuşlar.

Aşk vadisinde gözleri kör olanlar olmuş; şekli bozuk cisimleri kuğu olarak algılayıp peşine, farklı yollara sapanlar olmuş.

Cehalet vadisinde; ne aradıklarını unutup Simurg’a kafa tutmaya başlayanlar olmuş, kendini gökyüzünün kralı ilan edenler çıkmaya başlamış.

İnançsızlık vadisinde; Simurg’u bulamayıp, öleceklerini yok olacaklarını, hatta bulsalar bile hiçbir şey olmayacağını belirtip, ümitsizliğin bataklığın boğulan kuşlar olmuş.

Yalnızlık vadisinde; herkes kendini düşünür olmuş, yalnız avlanmaya çalışıp, büyük kuşlara yem olup yok olup gitmiş bazıları, aynı amaç için uçtuklarını unutup düşman oluvermişler.

Dedikodu vadisinde; fısıltının kırbacı andıran tınısı hissedilmeye başlamış, Simurg’un tüylerinin yandığını söyleyen de olmuş, Simurg’un kendini öldürdüğünü iddia eden de... Bir kısım kuş da, bunlara inanıp geri dönmüş.

Benlik vadisinde, en son vadide; farklı bir şey olmuş oraya gelmeyi başaran tüm kuşlara… Ilık bir rüzgar esmiş gibi içlerinde; benliklerini hatırlar olmuşlar, en iyiyi, en doğruyu kendileri biliyor gibi hareket ettikçe, lider olup en önde olmak istedikçe teker teker birbirlerini ezmişler… Giderek azalmış sayıları…

Kaf Dağı’na nihayet varmışlar, sadece otuz kuş kalmış, kuş sürüsünden geriye…

Simurg’un yuvasını bulunca anlamış ve görmüşler ki, aslında kendileri, her biri Simurg’muş… Yedi dipsiz vadiden geçilen bu zorlu yolculuk; kendine, gerçek benliğine yapılan bir serüvenden başka bir şey değilmiş. O an her şeyin sırrını çözmeye başlamışlar; “Si” Farsça’da otuz, “murg” kuş demekmiş… Otuz kuş, Zümrüd-ü Anka’nın ta kendisiymiş… Bilgi ağacının dallarında yaşayan, göklerin hâkimi, mükemmel Simurg; yedi dipsiz vadiyi geçip, kendiyle yüzleşen kuşmuş…

Mükemmele ulaşıp, küllerimizden yeniden doğmak için; yedi dipsiz vadiyi geçip kendimizle yüzleşmemiz gerekiyor. Benliğimiz için de, ülkemiz için de, dünyamız için de aynı durum söz konusu ve bilmeliyiz ki, milyarlarca kuş sürüsünden geriye otuz kuş kalan bu efsanede olduğu gibi...

Emine NALÇACI

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.