Kahraman TV
2022-08-30 16:31:17

BİREY, DEVLET VE TOPLUM ÜÇGENİ

Asım POYRAZ

30 Ağustos 2022, 16:31

Birey kavramının, Türk Dil Kurumunun sözlüğünde, “kendine özgü nitelikleri yitirmeksizin bölünemeyen tek varlık” olarak açıklandığını görürüz. Arapçadaki karşılığı olarak, fert (ferd) kavramı ile eşanlamlı olarak kullanılır. Fert, bir çokluğun her bir teki; eşi olmayan, benzersiz, tek adet anlamında kullanılır. Birey kavramı, Batı dillerinde ise (İngilizce, Almanca, Fransızca) “parçalanamayan, bölünemeyen” anlamına da gelir. Birey kavramı nicelik bakımından tekliği, nitelik bakımından ise bölünemezliği ifade eder. Bu iki temel unsur, bireyin ne olduğunu ve ne olmadığını belirler.

BİREYİN YAŞAMDAKİ ROLÜ

Yazımızın temel unsuru olan insandan yola çıkarak tanımlamaya çalıştığımız birey, tek başına yaşamda kalmaya elverişli bir donanıma sahip değildir. Bundan dolayıdır ki insan doğa ile iç içe, başka insanlarla birlikte yaşamak zorundadır. Birey bu zorunluluğu ihtiyaç ve imkânları ölçüsünde azaltabilir ya da artırabilir. Ama bu birlikte yaşama zorunluluğunu tamamıyla sıfıra indirgeyemez. Çünkü hayatta kalma şansını bu olguyla birlikte doğru orantılı olarak azaltır. Tek başına bir yaşam fikrinin neticesinde; hem fiziksel ihtiyaçlarını hem de ruhsal ihtiyaçlarını tam manasıyla karşılayamaz duruma gelir. Bu ihtiyaçların karşılanamamasının bir neticesi olarak çeşitli problemlerle karşı karşıya gelir. Bireyin karşılaşacağı bu problemlerin en azından bir kısmını bile çözemediği takdirde ideal bir yaşamı sürmesi mümkün olmaz. Somutlaştıracak olursak, hasta olunduğunda doktora ya da aracı arızalandığında ustaya ihtiyaç duyar. Bundan dolayıdır ki bireylerin, toplumsal bir yaşam içinde var olması mümkün görünmektedir. Bu durum ise, bireyin toplum içindeki rolünü, hak ve ödevlerini düzenleme zorunluluğunu beraberinde getirecektir.

BİREY DEVLET İLİŞKİSİ

Toplumsallaşmayı bir süreç ve bireyin içinde yaşadığı topluma uyum yolculuğu olarak tanımlamak mümkündür. Bu yolculuktaki bilinçli ya da zorunlu tercihler, bireyin bir fail olarak hem kendi hem de diğer bireylerin yaşam kalitesinin belirleniminde en önemli etkenler olarak karşımıza çıkar. Bireylerin tercihlerinin uyumu, toplum refahının oluşumu için zemin teşkil eder. İşte bu zeminin varlığı ve aynı zamanda sürdürülebilirliği için, bireylerin tercihinin toplumsal karşılığı önem kazanır. Bu tercihlerin sınırlarının belirlenmesi zorunlu olur. Bu sınırların kabulü durumunda ise uygulama sürecinde bir otoritenin varlığının kabulü gerekmektedir. Bu otorite devlet olarak karşımıza çıkar. Devlet bireylerin ilişkilerinin bir uyum içinde kalabilmesi için insanlara hak ve ödevler verir. Kümülâtif bir aklın ürünü olarak devlet; bu uyumu denetler, gerektiğinde uyumsuz bireyleri uyarır veya cezalandırır. Devlet aynı zamanda toplumun güncel ihtiyaçlarına göre politika belirleyerek ortak yaşamın devamı için yeni hak ve ödevler belirler. Bu hak ve ödevler toplumun kültürü, yaşam koşulları ve sosyal dokunun yapısı ile bağlantılı olarak belirlenir. Toplumun norm olarak kabul ettiği hak ve ödevler, bireylerin tercih sürecinde önemli bir süzgeç olarak varlığını hissettirir. Bireyin bu normları kabul etmediği hatta aksi bir davranışta bulunduğu durumlarda, ölçüsü oranında toplumun ya da devletin yaptırımlarıyla karşı karşıya gelir.

Bireylerin tercihleri genellikle önce ‘ben’ fikriyle şekilenir. Bu öncelik her ne kadar bireyin konforuyla doğru orantılı görünse de yaşamın devamı için ihtiyaçların karşılanmasında belli zorlukların ortaya çıkmasıyla ters orantılı olduğu görülür. İşte tam burada bahsetmemiz gereken, bireyselliğin toplumsal yaşamla ölçülü bir ilişki biçiminin zorunluluğudur. Bireyin tercihini yok sayan bir devlet organizasyonunun varlığı ya da tamamıyla kendini önceleyen bireyin varlığı doğal olarak bir uyumsuzluk ortaya çıkaracaktır. Bu uyumsuzluk ise en çok bireyin konforunu azaltacaktır.

BİREY AİLE İLİŞKİSİ

Devleti var eden ve toplumun temel taşı olan bireyin, ilk yaşam formunu doğaldır ki ailesi belirler. Aile toplumun ilk ve en küçük topluluğudur. Bu topluluğun da huzur ve refahı için bireyin hak ve ödevleri bir çerçeve içinde belirlenmiştir. Bu çerçevenin varlığı ön kabul olarak bir zorunluluktur. Bireyin bu zorunlulukla olan ilişki biçimi, kendi yaşam pratikleri bağlamında önemli bir rol oynar. Bu ilişki biçimi bireyin hayatına doğrudan temas eder ve yaşamın hem iyi hem de sürdürülebilir olmasında önem kazanır. Burada yani ailede yaşanan bir uyum sorunu doğrudan bireyi, dolaylı olarak da toplumu etkiler.

Dar çerçevede ailesinden, geniş çerçevede ise toplumdan izole edilmiş insanı merkez kabul eden ve ona büyük bir itibar veren modern yaşam, bireyin ve toplumun mutsuzluğuna yol açmaktadır. Toplumun temel yapı taşı olarak nitelendirdiğimiz en küçük topluluk olan aile kavramının zamanla önemini yitirmesini çarpıcı bir gerçek olarak görmekteyiz. Bireyselleşmedeki bu ölçüsüzlük, istatistikî olarak da görülecektir ki ailelerin yıkımına yol açmaktadır. Bu olgu artık doğrudan ya da dolaylı olarak boşanmalardaki ilk faktördür.

Bireyselleşmenin sağlıklı bir biçimde gerçekleşmesi, öncelikle bireyin özbilincini geliştirmesiyle mümkündür. Bireyselliğin özbiliç denetiminden geçmeden oluşması, insanı öncelikle bencilliğe sonraki aşamada ise narsizme kadar varacak şekilde psikiyatrik bir vaka olarak ortaya çıkacaktır. Her durumda kendisini önceleyen birey, toplumun huzuru ve güvenliği için çok ciddi bir tehdittir.

İDEAL BİREY VE İDEAL İLİŞKİ BİÇİMİ

Bireyselliğin ve toplumsallığın belli bir dengede olması gerekir. Bu denge noktasında bireyin kendini gerçekleştirebilmesi, özgüveninin oluşması, bağımlılıklardan kurtulması ve aynı zamanda özgürleşmesi gerekmektedir. Ancak bu özgürlük kuralsızlığa dönüşmemelidir. Bireyin özgürce yaptığı tercihlerde toplumsal yararlar da gözardı edilmemelidir. Özgür ama sınırsız değil, topluma bağlı ama bağımlı değil, şeklinde bir ilişki biçimi geliştirilmeli ve tercihler bu noktadan hareketle fiillere dönüşmelidir.

Mutsuz bireylerden oluşan toplumun huzurlu bir yaşam sürmesi mümkün değildir.

Av. Asım POYRAZ

asandorra@hotmail.com

Yorumlar (6)

S. A 2 Yıl Önce

Keyifle okudum

Doğan D. 2 Yıl Önce

Elinize saglik,derli toplu güzel bir yazi olmuş.

Ad yok 2 Yıl Önce

Tebrik ediyorum.

Burak 2 Yıl Önce

Dilinize sağlık

Asabil ceren 2 Yıl Önce

Begendim.

Sadık Gündoğdu 2 Yıl Önce

Aklına sağlık kardeşim tebrik ediyorum...Yolun açık olsun..Epeydir görüşemiyoruz...Ben amalyat oldum..Hemen arkasında hanımım ağır bir amaliyat veçirdi...Hep Adana Şehir Hastanesin' deydim..Şuan Kontrolle gidip gelme aşamasındayım...Gönlümdesin selamlar olsun..

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.