İMO, DEĞİŞİM ZOR MU?

Değişim zor derler. Peki, dünyayı tek başımıza değiştirebiliriz desem.

 Maalesef ‘’çoğu insanın düşünce yapısına göre değişim zordur. Bir toplumun düşünce yapısını ve davranış biçimlerini değiştirmesi ve geliştirmesi çok daha zordur’’ derler derler ve yine derler. Ve yine başka başka birçok şey de derler.

 Aslında bunlar tamamen bir kök inançtır. Bu kök inançların da insanlık tarihi boyunca bu kadar güçlü olmasının sebebi, insanların bunlara sıkıca tutunarak ‘’orada büyüdüklerini ve kendi köklerine sahip çıktıklarını’’ gösterme çabasından başka bir şey değildir.

 Yalnız, bana ilginç gelen en önemli detay şu ki; neden insanlar olumsuz kök inançlara körü körüne bağlanıyorlar da süregelmiş, adet edinilmiş, kendilerine ve topluma hiçbir faydası olmayan davranış ve düşünce tarzının kolaylıkla değişebileceğine, düzelebileceğine dair yeni bir inanç geliştirmeyip, neden kendilerini yeniye ve daha güzele açmıyorlar?

 Özellikle son zamanlarda, dünya çapında insanlığın başına gelen kötü olaylar, pozitif yönde değişimler gerektiğinin en büyük göstergesi olmamış mıdır?

 Aslında, sadece birimizin dahi davranışlarında gerçekleştireceği değişim, dünyadaki ortak bilinci değiştirip geliştirebilir. İşte kanıtı;

 Bilim insanları yaklaşık 30 yıl boyunca, Pasifik Okyanusunda bulunan irili ufaklı adalardan birinde yaşayan Macaca Fuscata türü Japon maymunları üzerinde gözlem yaptılar.

 İlk olarak, 1952 yılında Koshima Adası’na gelen bilim insanları, maymunlar beslensin diye adadaki kumların üstüne tatlı patatesler bıraktı. Maymunlar tatlı patatesin tadını sevdiler ancak kumlu olması hiç de hoşlarına gitmedi. Yine de kumlu da olsa bu patatesleri yemeye devam ediyorlardı.

Ta ki 18 aylık İMO isimli dişi maymun bu işe bir çözüm bulana kadar.

İMO, tatlı patatesleri en yakın su birikintisine giderek yıkıyor ve bu şekilde yemeye başlıyor. Bu buluşunu annesine de öğretiyor ve İMO’nun arkadaşları da patatesleri yıkamayı öğrenip onlar da kendi annelerine öğretiyorlar.

Bu yeni davranış biçimi, gözlem yapan bilim insanlarının gözleri önünde, maymunlar arasında yayılmaya başlıyor.

Gözlemin başladığı 1952 yılından 1958 yılına kadar, yaklaşık 6 yıl boyunca yavru maymunlar patatesleri yıkayarak yemeye devam ediyorlar. Bu davranış biçimini, çocuklarını taklit edip, patatesleri yıkayarak yiyen yetişkin maymunlar da kazanıyor. Sadece, yeniliklere açık olmayan, çocuklar ve gençlerden yeni bir şeyler öğrenebileceğine inanmayan, kendi tekrarlarını yineleyen olarak düşünülen daha yaşlı maymunlar patatesi yıkamadan yiyorlar. Bu durum da çok uzun sürmüyor zaten. 1958 yılının sonbaharında adadaki maymunların %99 u artık patatesleri yıkayarak yiyorlar. Ve bir sabah gün doğarken en sona kalan yüzüncü maymun da patatesini yıkayarak yiyenler arasına katılıyor.

Hikâye burada bitmiyor. Bilim insanlarını asıl şaşırtan sürpriz ise gözlemin yapıldığı Koshima Adasıyla hiçbir bağlantısı olmayan diğer adalardaki maymun kolonilerinde de aynı anda patateslerin yıkanarak yenmeye başlaması oluyor.

Ve böylelikle 100 Maymun Fenomeni doğmuş oluyor.

Yani; yeni bir davranış ve düşünce tarzı, toplumdaki bireylerin belirli bir oranı tarafından kabul edilip, uygulanmaya başlandığı andan itibaren, mesafenin hiçbir önemi olmaksızın, bu yeniliğin zihinden zihine yayılarak diğer bireylere aktarıldığı da kanıtlanmış oluyor.

Yeni bir düşünceyi bilen kişilerin sayısı kritik sayıya ulaştığında, toplumdaki ortak bilinç bir anda değişime uğrar.

Bu konuyla ilgili yapılan birçok deneyde de sonuç hep aynı çıktı.

KRİTİK SAYIYA ULAŞTIKTAN SONRA ARTIK, NİCELİK NİTELİĞE DÖNÜŞTÜ VE ORTAK BİLİNÇ DEĞİŞTİ.

 Belki de sadece sizin düşünce yapınızı ve davranışlarınızı değiştirmeniz, bir kelebeğin kanat çırpması gibi dünya çapında pozitif bir fırtınaya sebep olabilir. Sadece ben değil, bilim insanları, yapılan deneyler de değişimin hiç de zor olmadığını açık seçik gösteriyor zaten.

Değişim kolay. Tek yapmamız gerekeni yapıp,  buna içten inanarak, yapabileceklerimizin ve kendi gücümüzün farkına varabilmek dileğiyle…