Kahraman TV
2021-07-11 15:15:35

KAHRAMANMARAŞ'TA PİJAMA, TERLİK VE BORNOZ FESTİVALİ YAPALIM

Zekeriya BÜYÜKDERELİ

11 Temmuz 2021, 15:15

Yazıma hepimize güzel bir hafta sonu dileyerek başlayacağım. Bu hafta sizin için; doktorluğum dışında 8 yıldır ortağımla yürüttüğümüz; diğer işim turizm, otelcilik ve gastronomi birikimimden bir yazı derlemeye çalıştım. Umarım bu haftada yine birlikte keyif alırız.

HERŞEYİN YENİSİ MAKBUL DEĞİLDİR

2019 yılı ekim ayında, sevgili arkadaşım oyuncu @orhankanalp ile birlikte bir araç kiralayarak tüm İngiltere’ yi gezdik. Gezimizi haritaya göre Londra’dan başlayıp sağdan Cambridge, Leeds, Endiburgh, Glasgow rotasında kuzeye çıkıp soldan Liverpool, Cardiff, Bath ve Oxford rotasında güneye inerek Londra’ da tamamladık. Bu gezi sırasında dikkatimi çeken durum şu oldu; 300-1000 yıl önce İngiltere de yazılmış bir romanı elime alsam, hikayenin geçtiği kasabaya gitsem adının aynı olduğunu, meydan ve sokakların değişmediğini, sokak numaraları ve hatta binaların büyük çoğunluğunu romanda anlatıldığı gibi bulacağımı anladım. Geleneksel olanı orijinal hali ile korumanın özel olduğunu, kendine has aurayı korumanın ise çok ciddi turizm gelirleri getirebildiğini de gözlemledim.

Bu tarihi binalar korunurken bizden biraz farklı bir mantıkla işlem yaptıklarına da şahit oldum. Günlük kullanımda olanların içlerini tarihe sadık kalarak ama aynı zamanda ısıtma ve banyo sistemleri gibi ayrıntıları modern ihtiyaca cevap verecek şekilde düzenliyorlar. Bizdeki gibi aslına, en ilkel haline sadık kalınıp sonrada “buradan ne olur bir düşünelim” ile restore edilmiyor. Bir amaç belirlenip o ihtiyaca uygun şekilde yaşanılır, günün ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde restore ediliyor. Restorasyonlar ülkemizdeki aşırı kurallara bağlanınca çok az eski bina yarına taşınabiliyor. Çoğu yıkılıp gidiyor.

ZEYTUN, KIŞLA VE ILICA TURİZME KAZANDIRILMALIDIR

Bizim şehrimizde tarihi acılarla yazılı bugünkü adı Süleymanlı olan tarihi adı Zeytun olarak bilinen 1900’ lerin başında 19000 nüfuslu ve %70’i Ermeni asıllı Osmanlı tebasının yaşadığı eski bir yerleşke var. Tarihi köprü, çeşme, hamam, klise ve ev kalıntıları oldukça çok olan bu belde İzmir/Selçuk/Şirince gibi ya da Konya/Sille gibi kalkındırılıp turizme kazandırılabilir. Bu beldede Ermeniler için kutsal sayılan bugün “Kale” diye anılan yerde geçmişte ruhban sınıfının da yetiştirildiği, onarılıp ayağa kaldırılsa Efes’ teki Meryem Ana kilisesi gibi akın akın ziyaret görecek bir eski kilise kompleksi alanı var. Savaş biteli yüzyıl olmuş, ülkeler ve vatanlar değişmiş. Bugün batı Trakyadan bize göç eden Türkler oralarda toprak iddiasında bulunamıyorsa Ermeniler de buralarda toprak iddiasında olamazlar. Misafir olarak gelir, atalarının yaşadığı, öykülerde tanıdıkları bu toprakları ziyaret edip giderler. Bizim Bosna’ yı, Üsküp’ ü ve dahi Selanik’ i ata toprağı görmemiz ve gezmemiz gibi…

Bu yerleşke ile beraber buraya çok yakın olan jeotermal hamamları, salaş otelleri ve kasap-et yemekleri ile ünlü lıca beldesi de bu kazanıma katılabilir. Bu iki belde arasındaki yol üzerinde, 1800’ lerin sonunda buradaki isyanlardan yorulan dönemin Osmanlı Hükümeti tarafından yaptırılan 660 asker, komutan ve komutan ailelerinin içinde barınacağı kadar büyük bir askeri kışla kompleksi mevcuttur. Bugün ana karargah binası ve bazı diğer binaları kısmen hala ayakta olan bu kompleks de kalıntılarından yeniden inşa edilip müze ziyareti ve konaklamalı turizme kazandırılabilir.

Ilıca beldesinden arkadaki dağa doğru devam ederseniz “Halim’in gölü” denen mistik bir yayla tesisine ulaşırsınız. Bu tesisten biraz daha yukarı çıkabilirseniz –ki normal araçla çıkamazsınız- 100 belki 200 yıllık sedir ağaçları barındıran kirlenmemiş bir yayla bulursunuz. (lütfen gidince kirletmeyin). Bunların hepsi birleşirse buraları turizm açısından cazibe noktası olabilir.

TEMİZ HOSTELLER, KALİTELİ ET, JEOTERMAL İLE CAZİBE ARTABİLİR

Ilıca da otel kalitesi çok yüksek değildir. Genelde sadece oda satılır. Pansiyon mantığı ile işler burada oteller. Otellerde biri hariç jeotermal su yoktur. Beldede bulunan İl Valilik makamı ve Büyükşehir belediyesi tarafından işletilen 2 jeotermal hamamdan faydalanır insanlar. Otelden çıkılır hamama gidilir, aile odası alınır ya da erkekler erkek hamam/ havuzuna, kadınlar kadın hamam/havuzuna gider hizmetten faydalanır. İçinizden bunu duyan bazılarınızın “aaaa bu çağda” filan dediğini duyar gibiyim. Neden kendi otelinde yok, neden otelde havuz yok vs gibi sorulara cevap vermeyeceğim. Bu beldede hizmet böyle işliyor ve bunu sevenler geliyor. Burada gelenekselleşmiş diğer eylemde Zeytun’ un yaylarında otlayan küçükbaş hayvanlardan elde edilen en üst seviye kalitede etlerten yapılmış fırın tava yemeklerini yemek de var.

STOLA YERİNE ÇİZGİLİ PİJAMA, TURUNCU TERLİK VE BORNOZ VAR

Yine bu beldede hamama gitme ritüeli de var; Romalıların giydiği şu ünlü kuşaklı elbisemsi kıyafet var ya “stola” işte onun yerine bizim K.Maraş’ lı ve misafir Romalılarda kadın ve erkek için farklı kıyafetler almış. Ilıca da hamamlara gitme kılavuzu yayımlasak ve cinsiyetlere göre yazsak şöyle anlatabiliriz;

1. Erkekler; Ucu açık, üstü örümcek ağı gibi çapraz yapan turuncu naylon terklik; göbek seviyesi üstüne dek çekilmiş, ayak bileklerini açıkta bırakan yeni modaya uyumlu ama bol paça, beyaz zemin üzerine mavi-lacivert ince-kalın çizgili kumaştan yapılmış pijama altı; düğmeli ve yakalı önü kapatılmamış yine aynı kumaştan pijama üstü giyer.

2. Kadınlar: Ucu açık, üstü örümcek ağı gibi çapraz yapan turuncu terklik (olmazsa olmaz kuraldır, bunu giymeyeni dövüyorlar), genellikle gül kurusu/açık pembe/açık bordo renkli uzun bornoz giyilip, bornozun takımı olan baş havlusu ile kafa sarılır.

3. Çocuklar: Ayakta ucu açık, üstü örümcek ağı gibi çapraz yapan turuncu terklik ama mutlaka ters giyer. Altta şort, üstte atlet penye, kafada sarılmış renkli bir plaj havlusu ve de elde pamuk şeker olmalıdır.

Hamama gidiş gelişlerde bu kıyafetler giyilir. Öyle ciks kıyafetler içinde kimseyi görmezsiniz. Tava yemeklerinde kaşık yerine sıcak pide koparılıp ortasından ayrılır kaşık gibi kullanılarak tava yemeğinden bir parça konup ağza atılarak yenir.

Otel odaları biraz Hostel tadındadır, yatakhane tarzı, belki altı kişinin aynı anda yatabileceği sayıda yatak olan odalar olabilir. Ranzalı odalar bile olabilir. Bu ılıcaya gelirseniz süprizlere açık olmalısınız. Yolun kenarında kel alaka bir yerde, lunaparklarda olan para atılıp el falı bakılan cihazlarla karşılaşıp, şeytana uyup para atarken bulabilirsiniz kendinizi.. Etrafınızda size çıkan falı dinleyen hayatınızda ilk defa gördüğünüz birileri size yorum yapabilir. Aslında rahat olacağınız samimi bir yerdir yani…

AYNEN KORUYUP “PİJAMA, TERLİK VE BORNOZ FESTİVALİ YAPALIM

Şimdi Ilıcayı modernize edelim mi? Eski olanları yıkalım, hepsini yeniden yapalım, 5 yıldızlı oteller oluşturalım, hep bir örnek insan mı yaratalım? Bence hayır, o beldenin kendine has bir aurası, özgüllüğü, salaş ve doğal bir tarzı var. Otellerin temiz ve disiplinli olmasını, hamamların hijyen koşullarına uygun işletilmesini, belde sokaklarının ve işletmelerinin nezih ve temiz olmasını sağlayalım. Başka ellemeyelim. Bırakalım öyle kalsın. İnsanların elitisiteden kaçtığı, sıradanlığın muhteşemliğini yaşadıkları bir alan haline getirilmelidir. Peki burayı daha dikkat çeken daha çok insanın geldiği bir yer haline getirebilir miyiz?

Bence ılıca beldemizde “ASTERİX FESTİVALİ” veya “PİJAMA, TERLİK VE BORNOZ FESTİVALİ” yapılmalı. Festival süresince çizgili pijama, turuncu terlik ve bornoz giymemiş kimse beldeye girmemeli. Güvenlik görevlileri kimlik taşımalı ve koyu renk pijama giymeli, otel çalışanları düz mavi pijama giymeli, 3 gün süren salaş, geleneksel, eğlenceli, kasavetsiz zamanlar geçirilmeli. Boşluk alanlara çadır kurulumu ve karavan için yerler, portatif ama temiz tuvaletler, anı fotoğrafçıları ve otomatik foto çeken makinalar, şehrimize özel gastronomi çarşısı olmalıdır. Orda belediye/valilik tarafından desteklenerek tasarlanmış sırtında “ılıca hatırası” ya da “pijama festivali” yazılı pijamalar da satmalıdır…

Tabi pijama festivali yapılacak olursa keyifle mavi çizgili pijamamı giyer, göbek seviyem üzerine çeker, altına turuncu terliğimi takar, güle eğlene aktiviteye katılarak desteğimi sunarım.. Bana katılacak cesur, eğlenmeyi bilen arkadaşlarım elbet olacaktır.

Demem o ki; dostlar, maraşlılar, vatandaşlar, yurttaşlar, dinleyin ey hemşerilerim eski olan her şey kötü değildir. Nasıl baktığınıza ve nasıl değerlendirdiğinize göre değer katarsınız. Ben herşeyi yenilemeyip, mevcut hali ile onu bugüne keyifli ve eğlenceli bir şekilde nasıl taşıyacağımıza bakmamız gerekir diyorum. Sevgiyle kalın.

Yorumlar (2)

Yasin 3 Yıl Önce

Bornoz festivali başlığını görünce bizi taşlarlar zannettim ama yazınızın içeriği aslında çok farklı Bence de kesinlikle kültürel miraslar aslına uygun olarak korunup geleceğe taşınmalı Tebrik ederim

Yasmin kantarcı 2 Yıl Önce

Eskisi olmayanın yenisi olmazmış ne varsa eskimeyen eskilerimizde var bizlere tarihimizden miras mirasımızı zarar vermeden koruyalım yenilik her zaman iyidir demiyorum olanı korumak çok daha iyi ve güzel diyorum öpüyorum doktor yüreğine sağlık hocam ailelene selamlar eşref babaya ayrıca selamlar

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.