CAMİ HOCASI MISIN TIP DOKTORU MU?

Hepimize merhabalar, güzel keyifli bir gün ve hafta diliyorum. Bir süredir sizlerle buluşamadık. Özlemimizi bir özür ile gidermeye başlayalım. Yazamadım çünkü; 24 Ekim 2021 tarihinde @uzmdrzekeriyabuyukdereli sayfamda paylaştığım videomda anlattığım gibi son 2 yılın birikmiş, kendine bir mecra bulamamış tüm alerjen ve mikropları salgın halinde başta çocuklarımız olmak üzere hepimizi hastalandırdı. Covid19 ayrı bir sorun olarak şurda dururken bir de diğerleri geldi başımıza. Tabi bir çocuk hekimi olarak bana çok uzun saatler ve çok sayıda hastaya hizmet verme zorunluluğu doğdu. Bırakın düşünecek vakti uyuyacak vakti bile çok zor buldum.

ÇÜNKÜ HASTALIKLAR BİLE ÇAĞINDA GÜZELDİR

Peki neden böyle oluyor; atalarımızın “her şey çağında güzeldir” sözünü hastalıklar için de söylemek doğru olur. Yaratıcı sistemi kurarken pek çok hastalığın çocukluk çağında geçirilmesini ve bunlara karşı vücutta yıllarca kalıp bizi o hastalıklara karşı koruyacak antikorlar oluşmasını sağlamayı amaçlamış. Geçen yıl karşılaşmadığımız mikroplarla bu yıl veya daha geç yıllarda karşılaştığımızda yaygın bir şekilde hastalanacağımız kesindir. Yani son 2 yılda kısmen eve kapanarak ve okula gitmeyerek mikrop ve alerjenlerin de kişiden kişiye geçişini engelledik. Bu da bu mikrop/alerjen maddelere karşı immun korumayı sağlayacak antikorların (mikropları/alerjenleri tanıyıp öldüren yapıların) oluşmamasına neden oldu. Şimdi okullar açık, mikrop ve alerjenlerin keyiften samba yapma zamanıdır. Çocukların özellikle okulun ilk yılında çok hastalanmaları doğaldır ve gelecek için koruyucu sistemleri güçlendirmesini sağlar.

Doğal akışı dışına çıkardığımız her şey bizler için sorun çıkarır. Çocuklarımız için aşırı korumacılık, aşırı izolasyon yeterince koruyucu hücre olmadan büyümeleri demektir. Ve gelecek için tehlikeler oluşturur. Tabi bu doğal akıştan kasıt tıp bilimden, aşılardan ve ilaçlardan yardım almamak değildir. İlaçlar ve aşılar doğru kullanıldığında hayat kurtarır ve yaşam kalitesini artırır.

BİTKİSEL MADDELERLE TEDAVİ YAPAN MUHTEŞEM İNSANLAR NERDE

Covid19 pandemisi süresince sosyal ağlarda her derde deva bitkisel ürün anlatanları pek sahne ışıkları altında göremedim. Her hastalığı ilaçsız iyileştirdiğini kuvvetle iddia edenlerden pek ses çıkmadı. Vardılar da ben mi göremedim. Olumlu olumsuz etkileri uzun dönemde görülebilen hastalıklar için “A” bitkiselinin çok işe yaradığını iddia etmek kolaydır. Çünkü zaman içinde işe yaramadığı görülse bile o zaman diliminde epey satış yapılmış olur. Ancak covid19 gibi hızlı bir süreçte bitkisel maddeleri övdüklerinde iyileştirici etki hızla alınamazsa başları ağrıyacağından sessiz kalmış olabilirler mi? Ancak sormadan geçemeyeceğim; bu kanser hastalarında bile immun sistemi çokca güçlendirip kemoterapi gerekmeden kanseri yendiğini iddia eden bitkisel ürünleri pazarlayan arkadaşlar covid19’a karşı bu ürünleri neden pazarlamadılar?

kaç kilogram gün pekmezi yersek kaç miligram demir alırız? Bitkiler önemlidir, yaşamımız için gereklidir, bugün kullandığımız ilaçların hemen tümünün de temel hammadde kaynağıdır. Tüm tedavilere destekleyici olarak kullanılabilirler. Ancak içindeki faydalı maddenin standartize edilmemiş olması, işimize yaramayacak hangi maddeleri içerdiğinin de tam olarak bilinememesi nedeniyle sadece bitkiye bel bağlamak yanlış olur. Örneğin bir bebeğin günlük demir gereksinimi 1mg/kg/g dür. Yani 10 kg bir çocuk için günlük 10mg demir lazım. En önemli soruyu soruyorum kaç kilogram gün pekmezi verirsek 10mg demir alır? Bu kullanılan üzümün çeşidi, toprağın kalitesi, gübre vs alıp almadığı, hangi koşullarda pekmez üretildiği ve hangi bölgenin güneşine maruz kaldığına göre çok değişkenli durumlara bağlıdır.

CAMİ HOCASI MISIN TIP DOKTORU MU?

Şimdi de son dönemin moda deyimi “ben ilaçsız iyileştiriyorum, ilaç sevmiyorum” diyen Tıp diplomalı, ama ne hocası olduğu tam belirlenemeyen arkadaşlara bir değinelim. İlaç sevmeme iddiası; bir cerrahın neşteri, bir tamircinin alet-edevat, bir öğretmenin kalemi/tahtayı, bir devlet başkanın orduyu sevmediğini söylemesine benzerdir. İlaçların doğru endikasyonda, doğru dozda, doğru kombinasyonda ve doğru süre kullanılması çok önemlidir. Örneğin şiddetli bir orman yangınına küçük bir yangın tüpü ile girişilmesi çok saçmadır.

Eğer bitkiler her şeyi çözmeye muktedir olsaydı ilaç sanayine ihtiyaç olmazdı. Biz de ünlü tıp adamı İbni Sina’nın yolundan gidiyor olurduk. Aslında insanlar ilaçsız iyileşebilir, çoğalabilir, neslini sürdürebilir, yani yok olmayız. Ama ilaç kullanımı ile 9 doğurup 5 ini toprağa vermekten kurtuluyoruz. Hastalıkları hasarsız atlatıp, ileri yaşlara daha sağlıklı ulaşmamız sağlanıyor. Yani ilaçları şifa sağlayacak doğru dozda kullanmak gerekir. Şova dönük “ilaç sevmiyorum” hareketleri sadece kafa karıştırır. Kimseye de bir faydası yoktur. İlaçsız iyileştirme iddiasıyla ateşler içinde evinde kendi haline bırakılan kaç hastayı bakteriyemi ve yarattığı şok tablosunda yoğun bakıma alıp “ilaçlarla” yoğun şekilde tedavi ederek ölümden aldığımı bilemezsiniz. Bir hekim olarak diyorum ki; bir başka hekimin reçetesine burun kıvıran, hatta reçeteyi sizin yanınızda yırtan ve ilaçları çöpe atan hekim(?)lerden uzak durunuz. Orda şov vardır ve hekimlik sahne ışıkları altında icra edilen bir sanat türü değildir.

Demem o ki; dostlar, Maraşlılar, vatandaşlar, yurttaşlar, dinleyin ey hemşerilerim; yahu ülkenin sınırlarından düşman girerken “ben silah sevmiyorum” deyip sadece dua edilerek beklenir mi? Tabiî ki dua önemi yadsınamaz, hayatımıza güzel katkıları olan maneviyatı yüksek bir gerçekliktir. Ancak önce ilime göre gereğini yapıp tedbir alacağız, sonra tevekküle bırakıp dua edeceğiz. Hastalarımıza destekleyici olarak bitkiler de vereceğiz. Son tahlilde hayatta en hakiki mürşitin ilim olduğunu unutmayacağız. Sadece dua ile şifa istiyorsak gerçek bir cami hocasına; illim/ilaç vs ve dua ile tedavi istiyorsak gerçek bir tıp doktoruna gitmelisiniz. Bir tıp doktoruna gidip cami hocası gibi davranmasını beklemeyiniz.

İlimden uzaklaşan mimar, mühendis, tıp doktoru, eczacı gibi pozitif bilim insanlarından ve hatta duvar/seramik ustası vb gibi teknik destekçilerinden bile uzak durun. “Bilimin gereklerini kullanmayan ustanın yaptığı zemin seramikleri üzerinde, sadece dua ile su doğru şekilde deliğe akar m?” diyeyim hepiniz anlarsınız.

Neyse biraz uzun bir yazı oldu. Ama sizlere seslenmeyi de özlemişim. Sevgiyle kalın; herkesin diplomasının/zanaatının gereklerini bilime ve vicdana göre yerine getirdiği bir hayat diliyorum.