29.04.2022, 18:44

ÇALIŞIP KAZANMALI İLLA HELAL OLMALI

Dindarlık elbisesine bürünüp yan gelip yatmak veya başkalarının sırtından ve artığından geçinmeye çalışmak, tevekkül değil tembelliktir. Müslüman, tevekkülü tembelliğine kılıf yapan değil; iman, ihsan ve samimiyetle çalışan, alnı terleyen, elleri nasır tutan ve en iyisini yapmaya azami derecede özen göstererek Yüce Allah’ın rızasına nail olmak isteyen kişidir.

ÇALIŞIP KAZANMALI İLLA HELAL OLMALI

Cenâb-ı Hak, sözün en güzelini söylemeyi ve en güzeline uymayı bizlere nasip eylesin. Yüce Rabbimiz her şeyde olduğu gibi yeryüzünde çalışma ve üretme konusunda da insan için genel kural ve kaideler belirlemiş, bunlara uyulması halinde başarı ve güzel sonucun alınacağını vaad etmiş, bununla birlikte kazancın helal yollarla sağlanması gerektiğini defalarca vurgulamıştır.

Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

وَأَن لَّيْسَ لِلإِنسَانِ إِلاَّ مَا سَعَى

“İnsan için ancak sa’y-u gayretinin/ çalışmasının karşılığı vardır.”[1] Onun için yüce dinimiz İslam, kimseye muhtaç olmamak ve el açmamak için her müslümana çalışmayı, üretmeyi, kazanmayı, hem kendi rızkını ve maişetini temin etmeyi hem de malının fazlalığından başkalarına yardım etmeyi; akrabaya ve komşuya vermeyi tavsiye ediyor.

Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de çalışmaktan elleri nasırlaşmış olan Sa’d b. Muaz hazretlerinin ellerini öperek

هذه يد يحبها الله ورسوله

“İşte bu eller Allah’ın sevdiği eller” sözleriyle çalışmanın ve üretmenin önemini vurgulamıştır.[2] Yüce Allah şöyle buyuruyor:

هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الأَرْضَ ذَلُولا فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِن رِّزْقِهِ وَإِلَيْهِ النُّشُورُ

“Yeryüzünü sizin için yaşamaya elverişli hale getiren ve hizmetinize amade kılan O (Allah’tır). Öyleyse yeryüzünün dağlarında, ovalarında gezin ve rızkından yararlanın ama unutmayın ki sonunda dönüş Allah’adır.”[3] Buna göre Müslüman, Yüce Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanmak amacıyla canla başla çalışan, her işini meşru yollarla yapmaya ve en kaliteli ürünler üretmeye önem veren kişi demektir. Nitekim Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v)

المؤمن القوي خير وأحب إلى الله من المؤمن الضعيف،

الْيَدُ الْعُلْيَا خَيْرٌ مِنَ الْيَدِ السُّفْلَى

“Allah katında güçlü ve varlıklı mümin, zayıf müminden daha hayırlı ve Allah’a daha sevimlidir”[4] ve “Veren el, alan elden üstündür”[5] buyurmaktadır.

Dolayısıyla Mümin, meşru yollarla çalışıp üreten, zengin, varlıklı ve güçlü olan, devamlı hayır ve iyilik peşinde koşan ve Allah katında en sevimli ve en hayırlı olmayı hedefleyen özellikte ve yapıda olmalıdır. Bunu yaparken müminler olarak, mal ve dünya sevgisine kendimizi kaptırmamalı ve duamızı şu şekilde büyük yapmalıyız:

اللهم اجعل الدنيا في أيدينا ولا تجعلها في قلوبنا

“Allahım! Dünyayı bize vereceksen kalbimize değil elimize yerleştir.” Yani ellerimizde sermaye, kalplerimizde muhabbetullah (Allah sevgisi) olmalıdır. Muhabbetullah olacak ki hedefimize ulaşabilelim.

Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:

ما أكل أحد طعامًا قط خير من أن يأكل من عمل يده

“(Adem oğullarından) hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir rızık asla yememiştir.”[6] Yani kişinin kendi eliyle kazandığı helal rızıktan daha hayırlısı olamaz. Onun için Yunus Emremiz diyor ki:

Çalış, kazan, ye, yedir,

Bir gönül ele getir!

Yüz Kâbe'den yeğrektir,

Bir gönül ziyareti!

Mevlana’mız da hedefin büyük tutulması gerektiğini anlatmak için diyor ki: Bir lamba olup da bir oda aydınlatacağına, bir güneş ol odaları aydınlat!

Bizim için en güzel örnek olan bütün peygamberlerin hayatına baktığımızda hemen hemen tamamının bir takım meslekleri icra ettiklerini ve çalışarak geçimlerini sağladıklarını görmekteyiz. Örneğin Hz. Âdem çiftçilik ve dokumacılık, Hz. İdris terzilik ve hattatlık, Hz. İbrahim mimarlık, Hz. İsmail Arapça ilk yazı yazan sıfatıyla kâtiplik, Hz. Nuh, gemicilik ve marangozluk, Hz. Zekeriya marangozluk, Hz. Musa ve Hz. Şuayb, hayvan yetiştiriciliği ve çobanlık, Hz. İsa da marangozluk meslekleriyle uğraşmışlardır. Bunun gibi Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de çocukluk yıllarında çobanlık yapmış ve gençlik yıllarında ticaretle uğraşmıştır. Hal böyle olunca Muhammed ümmeti olan bizler de elbette ki el emeği ve helal rızıkla geçinmeye azami derecede dikkat etmeliyiz. Bu hususta büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy şöyle diyor:

Kuzum ayıp mı çalışmak,

Günah mı yük taşımak?

Ayıp: Dilencilik, işlerken el, yürürken ayak.

Akif’imiz yine Safahat’ta ibretlik şu hikâyeyi anlatır: Köylünün birisi ormana gidiyor. Ormanda eşeğiyle sabahtan akşama kadar odun kesiyor, topluyor, eşeğine yüklüyor. Bir de bakıyor ki hava kararmış, eve gidemeyecek. Kurt var, kuş var, çukur var. Diyor ki “eşeğimi şurada vahşi hayvanlardan korumak için şöyle kuytu bir yere bağlayayım, ben de ağacın tepesine çıkayım da sabahı bekleyeyim. Sabah ola hayrola...” Sabaha kadar beklerken bir de bakıyor ki, aslan güzelce tuzağını kuruyor, ceylana pür dikkat kesiliyor, aniden saldırıyor ve ceylanı avlıyor. Karnını doyurup yoluna devam ediyor. Arkasından bir topal tilki geliyor, aslanın artığını yiyor; o da karnını doyuruyor ve gidiyor. Bu durumu müşahede eden köylü diyor ki “Allah Allah! Bu aslan çalıştı, çabaladı, uğraştı, karnını doyurdu; ama şuradan topal mendebur bir tilki geldi, o da aynı şekilde karnını doyurdu. Çalışan da bir çalışmayan da bir. Eee Allah rızkı gönderiyorsa o zaman ben niye çalışıyorum?! Demek ki Allah'a tevekkül edersek Allah rızık gönderiyor” diyor ve evine gidiyor hanımına diyor ki “Hanım bundan sonra ben çalışmayacağım. Gördüm ki çalışan da bir çalışmayan da.” Bir gün yatıyor, gelen yok, giden yok, ikinci gün gelen yok, giden yok, üçüncü gün aynı…

Mehmet Akif Ersoy bu hikayeyi şu güzel ifadelerle anlatır:

“Dolaş da yırtıcı aslan kesil, behey miskin!

Niçin yatıp kötürüm tilki olmak istersin?

Elin, kolun tutuyorken çalış, kazanmaya bak,

Ki artığınla geçinsin senin de bir yatalak.”

Allah'a dayandım, diye sen çıkma yataktan

Manayı tevekkül bu mudur hey gidi nadan

“Çalış” dedikçe şerîat, çalışmadın, durdun,

Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun!

Sonunda bir de "tevekkül" sokuşturup araya,

Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!

Yeryüzünü imar ve ıslah etmekle görevlendirilen insanoğlu, görev tanımı içinde yaptığı en ufak işten en büyük işe kadar bütün çalışması, gayreti ve üretimi, “Allah’a Kulluk” olarak değerlendirilir. Kulluk ile ilgili gerekli bütün şartları yerine getirdikten sonra, sabırsızlık ve hırs göstermeden sonucu beklemek ve rıza ile karşılamak “Tevekkül” diye adlandırılır. Tevekkül sahibi, “Ben görevimi yaptım, sonuca karışmam; çünkü sonuç Allah'ın işidir. Onu en güzel vekil kabul ediyorum” der ve çalışmalarını başka bir alanda yine devam ettirir. Böyle bir tevekkül, insanı tembelliğe değil, çalışmaya ve üretmeye sevk eder.

Dindarlık elbisesine bürünüp yan gelip yatmak veya başkalarının sırtından ve artığından geçinmeye çalışmak, tevekkül değil tembelliktir. Müslüman, tevekkülü tembelliğine kılıf yapan değil, iman, ihsan ve samimiyetle çalışan, alnı terleyen, elleri nasır tutan ve en iyisini yapmaya azami derecede özen göstererek Yüce Allah’ın rızasına nail olmak isteyen kişidir.

Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:

لَيْسَ بِخَيْرِكُمْ مَنْ تَرَكَ دُنْيَاهُ لاخِرَتِهِ وَلاَ آخِرَتَهُ لِدُنْيَاهُ حَتَّى يُصِيْبَ مِنْهُمَا جميعا

"Ne dünyası için ahiretini ne de ahireti için dünyasını terk eden -her ikisinden de nasibini almayan kimse- sizin hayırlınız değildir. Çünkü ahiretin ulaşım ve hazırlık yeri dünyadır. İnsanlara yük olmayınız.”[7]

Buna göre kendisini tamamen ahirete vermiş, dünyasını unutmuş, ailesine, çoluk çocuğuna, komşusuna, vatanına, milletine ve bayrağına karşı vazifesini unutmuş insan hayırlı değildir. Bunun gibi kendisini tamamen dünyaya vermiş, ahiretini ve kulluğunu unutmuş, namaz, zekât, oruç ve hac gibi ibadetleri terk etmiş kişide de hayır yoktur. Dolayısıyla insan, ikisini bir arada dengeli götürmek zorundadır.

Yeryüzünde hakkın, adaletin, barışın ve erdemin hâkim olabilmesi için özellikle müminlerin çalışması, üretmesi ve güçlü olması zorunludur. Bu hususta Yüce Rabbimiz bize şunu emrediyor:

وَأَعِدُّواْ لَهُم مَّا اسْتَطَعْتُم مِّن قُوَّةٍ وَمِن رِّبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدُوَّ اللَّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَآخَرِينَ مِن دُونِهِمْ لاَ تَعْلَمُونَهُمُ اللَّهُ يَعْلَمُهُمْ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فِي سَبِيلِ اللَّهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لاَ تُظْلَمُونَ

“Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez.”[8] Bu ayeti doğru okumak ve çağın gereklerine uygun olarak doğru anlamak, yorumlamak ve uygulamak her Müslümanın asli görevidir. Geçmişte savaşlarda kuvvet olarak daha çok savaş atları kullanıldığı için “Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın” buyrulmaktadır.

Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bu okuduğum ayeti kerimeyi tefsir ederken buyuruyor ki:

أَلَا إنَّ القُوَّةَ الرَّمْيُ

“Dikkat edin! Buradaki kuvvetten maksat (ok vs.) atış gücüdür.”[9] Yani zalimlerin sinmesi, hezimete uğraması ve hakkın hâkim olması için havadan, denizden ve karadan atış gücüne sahip olmalıyız. Günümüzde her türlü savaş aracı, aletleri ve teknolojilerini hazırlayarak, hatta üreterek ve devamlı geliştirerek düşmanlarımıza karşı üstünlük elde etmeye çalışmalıyız.

Müslümanlar olarak yeryüzünde iyinin, hakkın ve adaletin hâkim olması için çalışmanın yanı sıra şerrin, batılın ve kötülüğün ortadan kalması, düşmanların, hainlerin, zalimlerin ve kötülerin de sinmesi, ezilmesi, hezimete uğraması ve yok edilmesi için var gücümüzle çalışmalıyız. Cenab-ı Hak, bu bilinçle çalışarak bütün kâinata, bütün insanlığa ve bütün mahlûkata hayırlı işler yapmayı cümlemize nasip eylesin.

[1] Necm, 39

[2] Hadis kaynaklarında bu rivayete rastlanmamıştır. Ancak İmam Serahsi’nin el- Mebsut adlı eserinde zikretmesinden dolayı bu kıssayı değerli buluyoruz. Bu rivayeti el-Albani ele alıp incelemiş ‘zayıf’ derecesinde olduğuna hükmetmiştir.

[3] Mülk, 67/15.

[4] Müslim, Kader, 34.

[5] Buhârî, Zekât, 18.

[6] Buhârî, Büyû’ 15.

[7] Kenzu’l-ummal, h. No: 6334.

[8] Enfal, 8/60.

[9] Müslim, İmare, 167.

Yorumlar (0)
14
açık
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 30 81
2. Fenerbahçe 30 79
3. Trabzonspor 30 49
4. Beşiktaş 30 46
5. Kasımpasa 30 43
6. Başakşehir 30 42
7. Rizespor 30 42
8. Antalyaspor 30 41
9. A.Demirspor 30 39
10. Alanyaspor 30 39
11. Sivasspor 30 38
12. Samsunspor 30 36
13. Kayserispor 30 36
14. Ankaragücü 30 33
15. Hatayspor 30 33
16. Konyaspor 30 33
17. Gaziantep FK 30 31
18. Karagümrük 30 30
19. Pendikspor 30 29
20. İstanbulspor 30 13
Takımlar O P
1. Eyüpspor 27 64
2. Göztepe 27 56
3. Sakaryaspor 27 47
4. Ahlatçı Çorum FK 27 45
5. Kocaelispor 27 45
6. Bodrumspor 27 44
7. Boluspor 27 43
8. Bandırmaspor 27 41
9. Gençlerbirliği 27 40
10. Erzurumspor 27 37
11. Ümraniye 27 33
12. Keçiörengücü 27 32
13. Manisa FK 27 31
14. Şanlıurfaspor 27 27
15. Tuzlaspor 27 27
16. Adanaspor 27 27
17. Altay 27 15
18. Giresunspor 27 7
Takımlar O P
1. Arsenal 28 64
2. Liverpool 28 64
3. M.City 28 63
4. Aston Villa 29 56
5. Tottenham 28 53
6. M. United 28 47
7. West Ham United 29 44
8. Brighton 28 42
9. Wolves 28 41
10. Newcastle 28 40
11. Chelsea 27 39
12. Fulham 29 38
13. Bournemouth 28 35
14. Crystal Palace 28 29
15. Brentford 29 26
16. Everton 28 25
17. Luton Town 29 22
18. Nottingham Forest 29 21
19. Burnley 29 17
20. Sheffield United 28 14
Takımlar O P
1. Real Madrid 29 72
2. Barcelona 29 64
3. Girona 29 62
4. Athletic Bilbao 29 56
5. Atletico Madrid 29 55
6. Real Sociedad 29 46
7. Real Betis 29 42
8. Valencia 28 40
9. Villarreal 29 38
10. Getafe 29 38
11. Las Palmas 29 37
12. Osasuna 29 36
13. Deportivo Alaves 29 32
14. Mallorca 29 30
15. Rayo Vallecano 29 29
16. Sevilla 29 28
17. Celta Vigo 29 27
18. Cadiz 29 22
19. Granada 28 14
20. Almeria 29 13
Namaz Vakti 29 Mart 2024
İmsak 04:53
Güneş 06:15
Öğle 12:42
İkindi 16:13
Akşam 18:59
Yatsı 20:16