Kahraman TV

Zekeriya Büyükdereli Yazdı: "Meğer Mardin Dağa Gizlenmiş"

KAHRAMANMARAŞ

Kahraman TV köşe yazarlarından Zekeriya Büyükdereli, "Meğer Mardin Dağa Gizlenmiş" konusunu kaleme aldı.

Bu haftadan hepinize selamlar. Yeğenimin Mardin’ deki düğünü nedeniyle yazımı ancak kaleme alabildim. Yine başka bir yazı planlamıştım iki seçeneğimin adları “İmiri Ballı Olmak” veya “Z kuşağı tadında yaşlılarımız” idi. Ancak anılarıma seyahat ettiğim Mardin’ den tazelenen anılarımla size yeni bir yazı kaleme aldım. Biraz geçmişe seyahat ve izlenimler diyelim.

MEĞER MARDİN DAĞA GİZLENMİŞ

Mardin’ den bahsedeyim biraz, ilk görev yerimdi Mardin/Midyat/Çavuşlu köyü.. Yerel adı ile Şoruzbah köyü. Bir haziran ayının ortalarında çıktım yola, önce Mardin iline tırmandık Kızıltepe’ den. Dar, dik ve çokca virajlı bir yoldan tren vagonu modeli arka arkaya bir kamyonun arkasına takılıp çıktık tepeye. Gözlerim şehri aradı durdu. Tepeye girişte Yenişehir dedikleri bir bölge vardı ve sayıları çok olmayan apartmanları gördüm. Eğer Mardin buraysa yandık dedim, çünkü çok küçük bir alandı. Midyat ne kadar ola ki hele bir de köyüydü gideceğim yer. İl sağlık müdürlüğü 2. Caddeydi. Zaten 1. ve 2. Olmak üzere iki cadde vardı. 1. Cadde o zaman da tek yöndü sanırım. Sonra şehri seçebildim, dağın rengi ile aynı taştan yapılmış ardışık sıra dizilmiş yöreye özgü taş evleri. Meğer Mardin dağa gizlenmiş.

HER YER TUR OTOBÜSLERİ, YERLİ VE YABANCI TURİSTLE DOLU

Sonra bugünkü diş hastanesinden –ki o zaman koridorlarında sigara içilebilen devlet hastanesiydi- Batman yoluna doğru inerek ulaştım Midyat dolmuş durağına. Yine aynı haziran günü Midyat’ a öğlen saatlerinde indim. Ortamda bir sessizlik vardı ve de sakinlik, caddelerde kimseyi göremedim. Doğrusu bu defada Midyat’ ı göremedim. Benim indiğim yerin adının ‘Estel’ olduğunu söylediler. Tamam da ben Midyat’ a atanmıştım ve de üstelik Çavuşlu köyüne; geldiğim yer Estel’ di ve kime Çavuşlu desem “Şoruzbaha mı gideceksin” diye soruyordu. Her şey yabancı mekan, dil ve kültür hepsi yeniydi. Ve ben hayatta yeni bir doktor şaşkalozluğu içindeydim. Etrafımda benim anlamadığım dilden birileri bağırır/kavga eder tarzda konuşuyorlardı. Ben başta kavga ediyorlar sandım, oysa sadece konuşuyorlarmış. Meğer Midyat; Süryani ve Kürt kökenlilerin daha yoğun yaşadığı eski Midyat ve Arap kökenlilerin daha yoğun yaşadığı Estel bölümü diye ikiye ayrılıyormuş. Ben ordayken bu iki bölge arasında orta kısımda devlet hastanesi, önünde 1 nolu sağlık ocağı, arkasında Verem savaş dispanseri ve karşısında kaportacı Siraç dışında sadece tarlalar ve düzlükler vardı. Şimdi Estel nerde biter Eski Midyat nerde başlar kimse bilmiyor. Heryer apartmanlar, dükkanlar batıda bulabileceğiniz her marka mağazaları ile dolu. O yıllarda iki tip turist vardı; 1. Atanan memurlar ve 2. Yurtdışında yaşayıp tatile gelen Midyatlılar. Şimdi ise heryer tur otobüsleri, yerli ve yabancı turistlerle dolu. Orda artık korku yok, güzel bir yaşam var.

AŞI KARŞITLIĞI GEÇMEYEN BİR MODA OLSA GEREK

Tabi ilk görev yerim olan köye de gittim. Eşek sırtında sabahtan akşama kadar tifo saçan üstü açık/ortak havuzdan eve su taşıyan çocukları görmedim. Artık şebeke suyu var. Benim çalıştığım 1960 lardan kalma taş sağlık evi binası yıkılmış ve yeni bir bina inşa edilmiş. Orada bir kahvenin açık hava sandalyelerine misafir olup çay ve kahvelerini içtim. Ben orda çalışırken de aşıya direnç vardı. Gerekçe kısırlık yaptığı ve genlerini değiştireceğiydi. Aşılar hakkındaki ön yargı ve yanlış bilgiyi kırmak için çok çaba sarfettim. Bölgeyi bilenler bilir ki; Seyit soyundan değilseniz öyle kolayca İmamlık filan yapamazsınız. Minbere filan çıkamazsınız. Ama ben köyün camisinin imamının izni ve rızası ile minbere çıkıp; “insanlar hastalanmadan aşı ile korunmanın ne kadar önemli olduğunu” anlatma şansı buldum. O zaman köyümde gerçek aşı oranını %92-93 seviyesine çıkarabildim. Yani hemen hemen tüm anneleri ve çocukları kız-erkek demeksizin aşıladım. 23 yıl sonra eskiden 4000 kişinin yaşadığı o köye bugün gittim. Eğer aşılar kısırlık yapıyorsa ve geni bozuyorsa çocuk olmamalı ve nüfus azalmalıydı. Her taraf çocuktu, sağlıklı nüfus da artmıştı ama acı olan şuydu; bugün de covid19 aşısı için aynı kaygıları taşıyıp yaptırmak istemiyorlardı. Bazı şeyler hep moda kalıyor. Siyah ve beyaz rengin hep moda olması gibi aşı karşıtlığı da gelenekselleşmiş bir moda sanırım. Bunu sürekli eğitimle aşmak gerekir bence.

EĞİTİM VE TURİZM İKİ CİDDİ İŞTİR, HAFİFE ALINMAMALIDIR

Şehrimizin stk ve kamu kurum/kuruluş yöneticilerinin belirli sektörleri “yatırımcı” diğer alanları ise hobi görme zihniyetinden çıkmasını diliyorum. Turizm etkinliklerinin planlama ve yönetilmesini bu işi bilenlere verilmesi gerekmektedir. Turizm profosyonelce yönetilmesi gereken bir alandır. İşi ve şehrin dinamiklerini bilen insanlara stk/kamu kuruluşlarının sponsor ve/veya denetçi olarak destek sunmalarının daha doğru hizmetler çıkaracağı kanatindeyim.

Eğitim ve Turizm ciddi iki iştir, sistemli ve programlı olarak yıllara yayılıp, işi bilenler tarafından planlanmalı ve kontrol edilmelidir. İşi bilmeyenlerin romantik düşlerine emek, para ve zaman harcanacak şehre zaman kaybettirilmemelidir.

Demem o ki; dostlar, Maraşlılar, vatandaşlar, yurttaşlar, dinleyin ey hemşerilerim; bu geziden çıkarımlarıma göre kronik sorunlar için sürekli eğitim ile çözüm üretmek gerekir. Doğru yönetilen turizm hamleleri her ülkeye, yöreye, şehre ve insanlarına katma değer katar. Mardin ve Midyat 23 yılda aşikar şekilde 23 kat büyümüşken şehrimiz aşikar şekilde sadece 4-5 kat büyüyebilmiştir. Turizm hizmetleri, otelcilik ve benzeri hizmetler romantik düşlerle değil de doğru emek sarfedilerek yönetilirse tekstil, çelik mutfak eşyaları, dondurma ve kuyumculuk alanları kadar bu şehre katkı sağlayacak lökomotif reel/ ciddi bir ticari faaliyet alanlarıdır. Konu aşıya gelince; şehir efsanelerine inanıp, boş vakti bol olup heryerde aşı karşıtlığını misyoner rahiplerin din yayma çabası gibi yaymaya çalışan insanlara itimat etmeyip, covid19 aşınızı olun lütfen.

Sevgiyle kalın

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.