Aile bağı, fıtrîdir. Bu bağdan hâsıl olan şefkati ve merhameti Yüce Allah, bütün insanlarda yerleştirmiştir. Bir baba için en büyük felaket, aile bireylerinden birini kaybetmektir. En büyük kayıp ise iman ve ahlak kaybıdır. Nitekim imanlı ölümlerin sonu cennette sevdikleriyle buluşma iken imansız ölümlerin sonu felaket ve cehennemdir.
"AİLE NİMETİ HUZURUN KAYNAĞI" Cenab-ı Hak, sözün en güzelini söylemeyi ve en güzeline uymayı bizlere nasip eylesin. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
"وَقَالُوا مَالِ هَذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْشِي فِي الأَسْوَاقِ لَوْلا أُنزِلَ إِلَيْهِ مَلَكٌ فَيَكُونَ مَعَهُ نَذِيرًا" “Dediler ki: ‘Bu ne biçim peygamber ki (bizler gibi) yemek yer, çarşıda, pazarda dolaşır. Ona bir melek indirilseydi de kendisiyle birlikte o da bir uyarıcı olsaydı ya!’ Bu ayet, bir takım insanların peygamber tasavvurunu ortaya koymakta ve bunun ne denli yanlış bir tasavvur olduğunu anlatmaktadır. Oysa Kur’an’ın ifadesiyle beşer bir peygamber olan Efendimiz (s.a.v) ev işleri ile ilgileniyor, elbisesinin söküğünü dikiyor, ayakkabılarını tamir ediyor, koyunlarını sağıyor, çarşı-pazarda alışveriş yapıyor, esnafla konuşuyor, çocuklarla şakalaşıyor ve herkesle içli dışlı oluyordu. Yani kısacası O (s.a.v), bir beşerin helal dairesi içinde yapabileceği bütün davranışları sergileyebiliyordu. İşte bu yönüyle Hz. Peygamber (s.a.v), bizim için Yüce Allah tarafından gönderilmiş ailede, toplumda, ticarette, sanatta, siyasette ve her hususta üsve-i hasene; yani güzel bir örnek ve model kılınmış bir insandır.
"اللهم إني أحبهما فأحبهما"
“Allahım! Ben bunları seviyorum, sen de onları sev” diye dua ederdi. Namazda omuzlarına çıkmalarına müsaade eder ve çeşitli hediyeler vererek onları sevindirirdi. Gününü üçe böler; bir kısmını....
**YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYIN**