Nerde o eski karlar diyecek değilim, eski kışlardan eser yok da diyemem... Ne olduysa bize oldu, doğaya değil... Çocukluğumuzda, alarmsız kolayca uyandığımız bir sabahta; şehri bembeyaz gördüğümüzde, içimizi kaplayan enerji ve neşe nereye gitti. Çocukluğun, karla karışımından doğup, ruhumuzda kanat çırpan o bembeyaz martı, ne zaman öldü... Parlak ve plansız bakan çocuk gözlerimiz, ne zaman baygın gözlere dönüştüyse; kardan kıpkırmızı olmuş ellerimiz, ne vakit eğlenmeyi unuttuysa, işte o zaman, kar bizim için siyah oluverdi, simsiyah... Dertlerin, çilenin baş aktörü; felaketin habercisi, kavganın gürültünün çığırtkanı oldu... Çocukken pekmezi sevmeyen, yüzünü ekşiten çocuklar olarak; karın hatrına bir güzel yerdik karsambaçta...
DEVAMI İÇİN ÇİFT TIKLAYINIZ