Kahraman TV

Yavuz Bahadıroğlu: Mevcut Sistem Düzelmedikçe Arızalı Nesiller Artacak

GÜNDEM

Akit Gazetesi Yazarı Yavuz Bahadıroğlu,bugünkü köşe yazısında'Ezan ve CHP' konulu yazıyı kaleme aldı.

Akit Gazetesi Yazarı Yavuz Bahadıroğlu'nun kaleminden;

"Yönetici konumunda bulunan bazı CHP’lilerin ezana ve başta Ayasofya olmak üzere dini yapılara alerji duymaları, eski bir “parti hastalığı”nın günümüze yansımasından ibarettir.

Bu alerji yüzünden Ayasofya kapatılmış, Sultan Ahmed Camii’nin “Resim ve Heykel Müzesi” olarak tanzim edilmesi istenmiş, bu amaçla Milli Eğitim Bakanı başkanlığında bir toplantı yapılmış, o toplantıda meşhur ressamım İbrahim Çallı, camiin yeterli ışık almasını sağlamak için kubbesine delikler açılmasını bile teklif etmişti…

Bu absurd teklif, toplantıda hazır bulunan Milli Eğitim Bakanı tarafından kabul edilmişken, Mimar Kemalettin Bey’in sert itirazı üzerine vazgeçilmişti.

Aynı dönemde pek çok cami, medrese, tekke satılmış, hac yasaklanmış, Kâbe aşağılanmış (CHP döneminde okutulmuş ders kitaplarında Kâbe’nin “tavla zarı”na benzediği ve “âdi taştan” inşa edildiği yazar), din dersleri ve dini yayınlar yasaklanmış, camilere sıralar konması, mûsiki âleti eşliğinde ibadet edilmesi yolunda “Reform Lâyihası” hazırlanmıştı.

Yani “Ezan-ı Muhammedi” yasağı tek yasak değildir: Dini yasaklar silsilesinin bir parçasıdır. Hepsi bütün olarak düşünülmelidir.

Şimdilerde ne kadar inkâr edilirse edilsin, yasakları topyekûn ele aldığınız zaman, karşınıza çıkan şey, toplumu, özellikle de gelecek nesilleri “İslâm dışı” bir kulvara çekme amacı net olarak görülür.

Allah korusun, 1950’nin 14 Mayısında Demokrat Parti iktidara gelemeyip CHP iktidarı bir on yıl daha devam etseydi, “dinsizleştirme projesi” başarıya ulaşacaktı.

Tümüyle başarıya ulaşamadı, ama nesiller üzerine korkunç tahribat yaptı. Dini ve milli hassasiyeti olmayan, kendini bilmeyen, soyunu-sopunu tanımayan kimliksiz insanlar yetişti. 

“Zamanla düzelir” diyoruz, ama zamanın lehimize işlediğinden emin değilim: Tam tersine, zaman geçtikçe tahribat artıyor gibi; mevcut eğitim sistemi düzeltilmedikçe, “arızalı nesiller”in sayısı korkarım daha artacak.

Rahmetli Menderes’in en büyük hizmeti Türkçe ezanı aslına çevirmesi, en büyük hatası ise “Atatürk’ü Koruma Kanunu” olarak bilinen meşhur ve malum 5816 sayılı yasayı çıkarmasıdır. Umarım ezana gösterdiği saygı, öteki günahını kapatmıştır! Çünkü “ezan şeairdir”: Dünkü yazımda ifade ettiğim gibi, “namaza çağlı” ile sınırlı değil, aynı zamanda bir “istiklâl alâmeti” ve “hürriyet belgesi”dir. Batı’ya yönlendirilmek suretiyle kıblesi değiştirilmek istenen Müslüman milletimizi yeniden Kâbe’ye yönlendirmiştir.

Arkasından da imam-hatipler, Kur’an kursları, okullarda din dersleri, dini yayın serbestisi, camilerin onarılması, vaktiyle satılmış olanların kurtarılması, hafızlık sisteminin yeniden ihya edilmesi gibi dini hizmetler gelmiştir.

Yani “Ezan-ı Muhammedi” bu hizmetlerin öncüsüdür. Bu yüzden Yahya Kemal 1942’nin ezansız Türkiye’sinde daha fazla dayanamayarak, “Emr-i bülendsin ey Ezan-ı Muhammedi/ Kâfi değil sadâna Cihan-ı Muhammedi” diye haykırmış, güçlü mısralarında “Ezan hasreti”ni dile getirmiş,ama başına gelmeyen de kalmamıştır.

1932’denisyana terk edilen “Muhammedi Ezanı”, Yahya Kemal’in güçlü ve etkili mısralarla yeniden hatırlatması, tek partinin hiç hoşuna gitmemiştir. 

Bu mısralar, özellikle de “Gök nura gark olur nice yüz bin minareden” mısraı her Müslüman yürekte fırtınalar koparmıştır. Korktular. Halka dayanmayan iktidarlar korkaktır!

Yahya Kemal’ın güçlü vurgusu, Mehmed Âkif’in “Bu ezanlar ki, şahadetleri dinin temeli/ Ebedi, yurdumun üstünde benim, inlemeli” mısralarıyla birleşince ruhları coşturdu.

Bu sebepledir ki, 14 Mayıs 1950’de yapılan ilk özgür seçimi CHP kaybetti, zihniyetini değiştirmediği için de bir daha iktidar olamadı…

Bu kafayla olamayacak gibi de gözüküyor!"

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.