Deprem; bir şehri, bir bölgeyi yok edebilen, nesillerin gidişatını değiştiren, sosyolojik ve insani olarak büyük çöküşlere sebep olan bir doğa olayıdır. Habersiz ve ansızın geldiği için önlemini önceden almamız gereken, almadığınızda çok kötü sonuçlar doğuran en yok edici vakalardan birisidir.
Ülkemiz deprem bölgesidir ve özellikle Kahramanmaraş bu konunun uzmanları tarafından yakın zamanda büyük deprem beklenen bölgeler arasında yer almaktadır. Büyük bir depremde yaşanacak kayıpların yüzbinlerce, yıkılacak binaların on binlerce olabileceği unutulmamalıdır.
Aslına bakarsanız ülkemiz deprem sonrasında çok ciddi kenetlenen ve ciddi yardımlar toplayan insani değerlere önem veren bir toplum yapısına sahip fakat Nasrettin Hocanın, Testi kırılmadan kızını uyarması gibi bizler de bu büyük uyanışı ve birlikteliği deprem sonrasında değil de, testi kırılmadan önce göstermeliyiz. Toplum olarak yapacaklarımız bir yere kadar sınırlı olduğundan ilgili Belediye ve Kamu kurumlarını harekete geçirmek için çaba sarf etmeliyiz, kentsel dönüşüm ile ilgili neler yapıldı sorgulamalıyız, verilen sözler ne ölçüde gerçekleştirildi dönüp arkamıza bakmalıyız. Yıllar geçip giderken alınmayan önlemler, ötelenen kentsel dönüşümler, takdir ilahi anlayışı ile gelecek gelsin inanışı sonunda hüsrana ve büyük kayıplara yol açmaktadır.
ŞEHRİMİZ DEPREME HAZIR MI?
En baştan söyleyeyim depreme asla hazır değiliz.
Neden mi? Kentsel dönüşümler sadece iş yerlerinin olduğu ana bulvarlar üzerinde rant ve kar amaçlı yapılıyor. Belediye, kentsel dönüşüm ile ilgili ne kendisi bir adım atıyor, ne de iş dünyasını kentsel dönüşüme odaklayacak bir teşvikte bulunuyor. Bakanlık deprem sonrası büyük dönüşüm başladı haberleri ile bu işlere hız veriyor günler sonra tekrar kayıp oluyor.
DOST ACI SÖYLER; BİR İNŞAAT MÜHENDİSİ OLARAK TESTİ KIRILMADAN SÖYLÜYORUM VE HAKSIZ ÇIKMAYI EN İÇTEN DUYGULARLA UMUT EDİYORUM.
Şehrimizde olası büyük bir depremde, 80 - 90’lı yıllarda yapılmış olan yapıların birçoğu yıkılma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Burada bulunan aileler çok büyük tehlike altındadır ve acilen buralar ile ilgili kamu kurum ve kuruluşları önlemler almalıdır. Burada oluşacak bir yıkımın sorumlusu orada oturan aileler değil kamu ve belediyelerdir.
Gölcük Depremi, Van Depremi, İzmir Depremi, Elazığ Depremi bunların tamamında yıkılan binaların büyük bir oranı bu belirttiğim tarihlerden önce yapılan binalardır. Betonun nasıl döküldüğünü bilmediğimiz, demir dayanımlarını bilmediğimiz, ne kadar demir atıldığının kontrolü yapılmamış ve ömrünü tamamlayan bu binalardan insanları bir an önce yeni binalara taşımalıyız.
Popüler yaklaşımlar, ana bulvar üzerindeki tanıtımı yüksek dönüşümler, silueti bozuyor diye sağlam binaları yıkmalar elbette ses getirir ve sizi yüzeysel olarak ön plana çıkartır fakat bu yaklaşımlar olası bir depremde şehrinizin vatandaşlarını koruyamaz, onları deprem altında kalmaktan alı koyamaz.
Şehrimizin depreme hazır olmamasının vebali yerel ve ülke bazında bu işin başında bulunan yöneticilerdedir. Depreme karşı gündem oluşturmayan muhalefet ve medyadadır, kentsel dönüşüme yeterince önem vermeyen yerel yönetimlerdedir. “Halkımız da depreme hazır değil” diyerek Sorumluluk vatandaşa yüklenemez, olası bir deprem anında bina yıkılırken vatandaş kolonlara kirişlere sarılarak binayı ayakta tutamaz. Binayı ayakta tutacak olan uygulanabilir ve uygulanan kanunlar, konuyu ciddiye alan kurumlar, ciddi yaptırımlar ve deprem öncesi alınacak önlemler ve acil uygulamalardır.
Deprem yapılmayana duyulan pişmanlıktır ve geldiğinde saniyeler içinde nesillerin kaderini değiştiren en kötü doğa olayıdır.
Bir dost 2 Yıl Önce
Haksizsiniz Cafer bey bence....